ben henüz 2007 ye girememiştim
ne ki bu şimdi???
2000ler bana çok hızlı geldi...
Pazartesi, Aralık 31, 2007
Pazartesi, Aralık 10, 2007
ve kasabın elleri artık satırdır...
vesvese çözümleniyor.keza toplumun suratında patlayan/parçalanan/dağılan bir ışık kümesi:demokrasi.elleri kırbaç tutan şairin bir de çiçek tutması beşiktaştan kara yoluyla moskova'ya ya da hanoi ye geçen bir vapurda.yol uzun ve haşmetli dalgalar kallavi ve yalnız kendilerini düşünüyorlar.kelimeleri boynuna ilmik geçirip yazan yazar.kendini el yapımı bir tanrı silüeti olarak ifşa ediyor.
zihin durgun/akışkan olmayan bir sıvı mahiyetinde gezinirken dehlizlerinde bir panoramanın elle tutulamayan herşeyi kutsal kitapların otoritesine bahşetmeye karar veriyor.devlet ise mıknatısın kutupsuz kısmında dini ve emperyalizmi/kapitalizmi/para seven dünyayı dengeleyemeyen bir terazi gibi çalkanıyor/sallanıyor/kırılıyor
ve köylünün elleri artık topraktır
vesvese düğümleniyor.vakur vatan,kıblesi hep allaha dönük ve ehemmiyet hep karanlığa olacak şekilde ilerliyor/emekliyor/sürünüyor.dikizlenen kişi ve röntgencinin suç ortağı dürbünse,hedefi asla röntgenlediği kişi değildir.bu hususta/mevzuda/durumda/olayda vatan/millet de bir nevi röntgencinin silahı/dürbünü/perdesidir
ve demokrasinin elleri kanı örtmek için eldiven giymiştir
vesvese,insanların içine serpiliyor.savaş en tedarikli/en ölümcül/en sonuç teşkil eden barıştır.zafiyat hesaplanması kolay ama zaman zaman miktar pahalıdır/cep yakar.savaş lordları,vampir pelerinleri,sivriltilmiş dişleri ile ilk önce gittikleri yerde haçları(savaşın allahı yok) ve sarımsakları yaktırırlar.sarımsak yemeyi seven bizim gibi toplumların zaptedilmesi ise zorludur.müşkülpesent halkımız zaten haç olayına sıcak bakmamıştır.tedariğinin zor olması dışında,israfa çevre kirliliğine yol açabilir.dinen de yazıktır günahtır.
sonuç;bir cam kırılmasıyla geliyor.ne yazıkki uçurumlar hep sarptır ve yukarı tırmanmak düşmekten daha zordur.biz ki paraşütleri pek sevmeyiz bi paraşütçü birliğimiz bile yok.ve uçaklar konusunda da hassasız.yani uçmak bize göre değil
üç sokak ötede yatan cesetten habersiz sabahın üçünde eksi 20 derecede donmamak için mızıka çalan çocuğun elleri nolucak peki?ona da mı sokaklarda mızıka çalma çocuk vurulursun dicez?
bence bu biraz mutsuzluk olur biraz yalnızlık olur biraz da sahtekarlık olur ama hiç biri doru kelime olmaz.çünkü her savaşta biz mağlubuz,çocuklar mağlup.
neyse gerilmeyin morrissey dinleyin
I'm driving
Your girlfriend home
And she's saying
How she never chose you
"Turn left", she says
I turn left
And she says
"So how did I end up
So deeply involved in
The very existence
I planned on avoiding?"
And I can't answer
I'm driving
Your girlfriend home
And she's laughing
To stop herself crying
"Drive on", she says
I drive on
And she says
"So how did I end up
Attached to this person
When his sense of humour
Gets gradually worser?"
And I can't tell her
I'm parking
Outside her home
And we're shaking hands
Goodnight, so politely
vesvese çözümleniyor.keza toplumun suratında patlayan/parçalanan/dağılan bir ışık kümesi:demokrasi.elleri kırbaç tutan şairin bir de çiçek tutması beşiktaştan kara yoluyla moskova'ya ya da hanoi ye geçen bir vapurda.yol uzun ve haşmetli dalgalar kallavi ve yalnız kendilerini düşünüyorlar.kelimeleri boynuna ilmik geçirip yazan yazar.kendini el yapımı bir tanrı silüeti olarak ifşa ediyor.
zihin durgun/akışkan olmayan bir sıvı mahiyetinde gezinirken dehlizlerinde bir panoramanın elle tutulamayan herşeyi kutsal kitapların otoritesine bahşetmeye karar veriyor.devlet ise mıknatısın kutupsuz kısmında dini ve emperyalizmi/kapitalizmi/para seven dünyayı dengeleyemeyen bir terazi gibi çalkanıyor/sallanıyor/kırılıyor
ve köylünün elleri artık topraktır
vesvese düğümleniyor.vakur vatan,kıblesi hep allaha dönük ve ehemmiyet hep karanlığa olacak şekilde ilerliyor/emekliyor/sürünüyor.dikizlenen kişi ve röntgencinin suç ortağı dürbünse,hedefi asla röntgenlediği kişi değildir.bu hususta/mevzuda/durumda/olayda vatan/millet de bir nevi röntgencinin silahı/dürbünü/perdesidir
ve demokrasinin elleri kanı örtmek için eldiven giymiştir
vesvese,insanların içine serpiliyor.savaş en tedarikli/en ölümcül/en sonuç teşkil eden barıştır.zafiyat hesaplanması kolay ama zaman zaman miktar pahalıdır/cep yakar.savaş lordları,vampir pelerinleri,sivriltilmiş dişleri ile ilk önce gittikleri yerde haçları(savaşın allahı yok) ve sarımsakları yaktırırlar.sarımsak yemeyi seven bizim gibi toplumların zaptedilmesi ise zorludur.müşkülpesent halkımız zaten haç olayına sıcak bakmamıştır.tedariğinin zor olması dışında,israfa çevre kirliliğine yol açabilir.dinen de yazıktır günahtır.
sonuç;bir cam kırılmasıyla geliyor.ne yazıkki uçurumlar hep sarptır ve yukarı tırmanmak düşmekten daha zordur.biz ki paraşütleri pek sevmeyiz bi paraşütçü birliğimiz bile yok.ve uçaklar konusunda da hassasız.yani uçmak bize göre değil
üç sokak ötede yatan cesetten habersiz sabahın üçünde eksi 20 derecede donmamak için mızıka çalan çocuğun elleri nolucak peki?ona da mı sokaklarda mızıka çalma çocuk vurulursun dicez?
bence bu biraz mutsuzluk olur biraz yalnızlık olur biraz da sahtekarlık olur ama hiç biri doru kelime olmaz.çünkü her savaşta biz mağlubuz,çocuklar mağlup.
neyse gerilmeyin morrissey dinleyin
I'm driving
Your girlfriend home
And she's saying
How she never chose you
"Turn left", she says
I turn left
And she says
"So how did I end up
So deeply involved in
The very existence
I planned on avoiding?"
And I can't answer
I'm driving
Your girlfriend home
And she's laughing
To stop herself crying
"Drive on", she says
I drive on
And she says
"So how did I end up
Attached to this person
When his sense of humour
Gets gradually worser?"
And I can't tell her
I'm parking
Outside her home
And we're shaking hands
Goodnight, so politely
so glad we met
Interpol - Narc (Paul Banks Remix)
Touch your thighs, I am the lonely one
'amember that last sweat
That was the right one
Oh, you mysteries are moving in the sun
I show some love and respect
God love you Beth
She found the lonely sound
She keeps on waiting for time out there
Love, can you love me, babe?
Love, is this loving, babe?
Is time turning around?
Feast your eyes, I am the only one
Control me, console me
That's how it should be done
Oh, history catch fire and so you run
I show love and respect
So glad we met
Pazar, Kasım 11, 2007
taze sıkılmış insan ruhu
gökyüzünü yıka bir avuç suyla
ve koş,kanatlarından kurtulmak için
aya varmaya daha çok var
aya varmaya daha çok var
ben ordan düştüm
yıldızları vurmaya çalışıyordum
sonsuz bir parlaklığın ortasında
ne kadar yalnız kaldığımızı hatırladım
o yüzden siyahtı su
ve kanadı...
ve koş,kanatlarından kurtulmak için
aya varmaya daha çok var
aya varmaya daha çok var
ben ordan düştüm
yıldızları vurmaya çalışıyordum
sonsuz bir parlaklığın ortasında
ne kadar yalnız kaldığımızı hatırladım
o yüzden siyahtı su
ve kanadı...
Salı, Kasım 06, 2007
*kadın sustu.
SARILDILAR...
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
*nazım böyle demiş
bende:
bu zindan ki mukaddes bir iblis
ellerinde kadının gece karası ayrılık
yüreğinde yarı aydınlık özgürlük
gözleri yağmur telaşında
değişen kendimidir bilmiyor
üç yalnızlık önce ayrıldılar
vakit mavi, geceyarısı, istanbul
dudaklarında acı bir iklim gibi sonbahar
bir kapı kapandı sessiz
parmakları kanatan seni seviyorumlar
nazım okuyodum neyse böyle oldu.
neyse sen kızgın olma
kitaplardan ümidini kesme bence en azından şiirden gerçi ben söyleyince pek inandırıcı olmuyor
SARILDILAR...
bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
*nazım böyle demiş
bende:
bu zindan ki mukaddes bir iblis
ellerinde kadının gece karası ayrılık
yüreğinde yarı aydınlık özgürlük
gözleri yağmur telaşında
değişen kendimidir bilmiyor
üç yalnızlık önce ayrıldılar
vakit mavi, geceyarısı, istanbul
dudaklarında acı bir iklim gibi sonbahar
bir kapı kapandı sessiz
parmakları kanatan seni seviyorumlar
nazım okuyodum neyse böyle oldu.
neyse sen kızgın olma
kitaplardan ümidini kesme bence en azından şiirden gerçi ben söyleyince pek inandırıcı olmuyor
Pazartesi, Kasım 05, 2007
insan gecenin 4buçuğunda çok ciddi oluyor özellikle sabah verilmesi gereken ve daha yapmadığın bi ödevin varsa ve hatta twin peaks(ikiz tepeler)adlı david lynch yapımı muhteşem diziyi izlemekten kendini alamayınca daha ciddi oluor.evet yapamıyorum yapamadığım çok şey var ben ki tuvalete girdimmi 1saat 2saat takılan insanım kitabımı okurum,uyuya kalırım bunun gibi şeyler severim yani ama yapamıyorum mesela sigarayı bırakıcam alkolü bırakıcam temiz bi sayfa açıcam diorum yapamıorum.bugün atilla ilhan şiir yarışmasını kazanan arkadaşın bi şiirini gördüm.beğenmedim mesela ama bişey yapamıorum hayır ii bi şair deilim sadece para için yolladım şiirleri ama beni layık bulmadılar.gücenmiorum insan bu saatte bazı şeyleri görmezden gelio.yorgun hissediyorum.ateş benimle yürür.insan bu saatlerde heyecanlı oluyor.bişeyler olmasını beklemek kadar ızdırap veren bişey yok.insanın inkar edesi geliyor.zayıf.galiba balıkların güçsüz hafızaları olduğunu söylemek yanlış.onlar eminim bizden daha çok şey biliyor.insan zihninin en hafif olduğu zaman dilimi içerisindeyim.afrikaya yerleşmek istiyor insan böle zamanlarda.toprağı hissetmek dokunmak.gökyüzü yoksunuyuz.hepimiz muzdaribiz bundan.balıkları düşünmek kolay.mutlu olduklarını biliyorum.avlandıklarında,pişirilip yendiklerinde bile mutlular.saat 5e çeyrek var.bir çok ünlü yazar ve şairin eşcinsel olduğu aklıma geliyor.başka birini izlerken/gözlemlerken/seyrederken kendi yalnızlığında boğulmak.nüfus 51.201 ama aslında herkes gitti veya hiç tanıyamadın.o 1 sin.tedirgin oluyor insan bazen.sosyoloji okumanın dezevantajlarından biri,fazla gözlem yapmaya başlıosun.aslında yalan hep böyle olduğumu fark ettim.insanlara bakarken buluyorum kendimi.korkuyorum.içime kapanıyorum.ama gerekli olduğuna da inanıyorum.yoksa insanlara hep mutlu biri gibi nasıl gözükebilirsin.yalan söylemeyi seviyorum.insanların sana inanması ama aslında ortada öyle bir gerçek olmaması beni mutlu ediyor.gerçeğin ne olduğunu bende bilmiyorum.bazen çok üzülüyorum.bazen ağlıyorum çok.ama en fazla afrikaya ağlamışımdır.belki onunda yalnızlığı benimkine benziyordur.içinden çıkamadığın bir karanlık.en çok afrikaya ağlıyorum gerçekten.bazen uyuyamıyorum.konuşmayı seviyorum.buda bi nevi monolog.insan kendiyle çok konuşmamalı bence.ürperiyorsun öyle bulduğunda kendini.beni en çok insan elleri mutsuz ediyor.kişiliğin ve kimliğin birbirinden farklı şeyler olduğunu biliyorum ama eller ikisinide yansıtır gibime geliyor.bir insanın elllerinden onu tanıdığını sanmak kadar korkutucu bişey yok.çok insan tanıyorum.her gün sokakta yürüyen yüzlerine bakmaktan korktuğum genellikle.hepsini tanıdığımı zannediyorum.bazen uykudaymış gibi.ben bu saatlerde yalnız oluorum galiba.belki de sebebi bu.aslında hiç kimse bu saatlerde yalnız olmamalı içerde uyuyan biri olmalı.uyandırmamak için ses çıkarmadığın.bi ödevi yapmaktan üşendiğim için böyle davranıyorum bence.ırk ve ayrımcılık üstüne.bembeyaz bir odada galiba insan yazı yazabilir.bembeyaz bir oda hakkında yazı yazabilir.çok mutlu olur.zaman beni üzüyor hep.kaybolmak ilginçtir.süregelen izdüşümün dışavurumu.eve dönememek.en acısı bu olmalı.eve dönemiyorsan kaybolmuşsundur.ben öle düşünüyorum.nerde kaybolduğun çok önemli değil.herhangi bir şehirde/ülkede/kıtada kaybolabilirsin.ama irlanda olmasını tercih ederim.yada afrika.huzur,uzaklık.biliyorum kimse sahra çölüne yerleşmeyi,aç susuz günlerce dolaşmayı seçmez.bunlar fazlaca paul auster okumanın etkileri.ama ellerime bakıp kendimi tanıyamıyorum.cevap veriyorum.fransız kadınlarını seviyorum.isimleri yüzünden olabilir.isimler
.bir kadınla tanışıp ismini bilmek istemiyorum.herhangi bi isim söleyebilir.gerçek olmasını istemiyorum.sahte olanı seviyorum.gerçeklik hep dengeyi bozar.galiba sivil bir simetride yaşlanmak istiyorumdur.tam bir uyumsuzluk içinde.galiba hiç bi zaman şişman bi adam olmıcam.dişlerimin dökülmesinden korkuyorum.parmakların uyuşmasından korkarım.kolay yolu seçiyor.ağaçlar hakkında bi oyun düşünüyorum.tüm yapraklar düşene kadar bir ağacı sallarsın ama dediğim sadece sonbaharda olur biliyorum.güçsüzdürler ozaman.üşüyorum..çok sert yorumlar duyucam.şimdi oturup hiç bişey olmamış gibi twin peaks seyredicem.ama her satırda biraz daha eksildim.garip hiç yorgun değilim artık.güneşi özlemiyorum yanlış anlamayın.gece güzeldir.örtbas eder.bugün fazlasıyla gülmeyi düşünüyorum.ben uykusuz olduğumda insanlar komik geliyor.belki kimseyi beğenmiorum.herkesin bi yanlışı var.olmasa yalnız olmazdık bu kadar.birbirini çeken sözcükler kullanmayı seviyorum yanlıştır yalnızlık gibi.hoşuma gidiyor.uyumayı seven insanım biliosunuz ama onu zayıflık olarak görüorum artık uykuya ihtiyacımız olmasa.canım sıkılıyor.uykulu güneş.acı veren sevgi.siyah aydınlık.şifa veren ölüm.sevinçli keder.gölgesiz varoluş.silüetsiz hayaletler.sahipsiz yalnızlık.inançsız tanrı.parlak sıradanlık.şekspir hep yaşasın...
.bir kadınla tanışıp ismini bilmek istemiyorum.herhangi bi isim söleyebilir.gerçek olmasını istemiyorum.sahte olanı seviyorum.gerçeklik hep dengeyi bozar.galiba sivil bir simetride yaşlanmak istiyorumdur.tam bir uyumsuzluk içinde.galiba hiç bi zaman şişman bi adam olmıcam.dişlerimin dökülmesinden korkuyorum.parmakların uyuşmasından korkarım.kolay yolu seçiyor.ağaçlar hakkında bi oyun düşünüyorum.tüm yapraklar düşene kadar bir ağacı sallarsın ama dediğim sadece sonbaharda olur biliyorum.güçsüzdürler ozaman.üşüyorum..çok sert yorumlar duyucam.şimdi oturup hiç bişey olmamış gibi twin peaks seyredicem.ama her satırda biraz daha eksildim.garip hiç yorgun değilim artık.güneşi özlemiyorum yanlış anlamayın.gece güzeldir.örtbas eder.bugün fazlasıyla gülmeyi düşünüyorum.ben uykusuz olduğumda insanlar komik geliyor.belki kimseyi beğenmiorum.herkesin bi yanlışı var.olmasa yalnız olmazdık bu kadar.birbirini çeken sözcükler kullanmayı seviyorum yanlıştır yalnızlık gibi.hoşuma gidiyor.uyumayı seven insanım biliosunuz ama onu zayıflık olarak görüorum artık uykuya ihtiyacımız olmasa.canım sıkılıyor.uykulu güneş.acı veren sevgi.siyah aydınlık.şifa veren ölüm.sevinçli keder.gölgesiz varoluş.silüetsiz hayaletler.sahipsiz yalnızlık.inançsız tanrı.parlak sıradanlık.şekspir hep yaşasın...
Pazartesi, Ekim 29, 2007
odaya belirsizlik hakim sanki içerde uyuyan adam benim 2 senedir aynı evi aynı yemeği paylaştığım adam deil bir başkası.kendisini üç gündür görmüordum en sonunda bugün kapıyı açtı kilidi çevirdi içeri girdi ki kendisine müstesna bi şaka hazırlamıştım ama kurtuldu ondan içeri girdi esti gürledi vay efendim ev şöle daınıkmış böle kokuomuş tuvalet hala bozukmuymuş poşete mi sıçıcaz yine gibi serzenişlerle benim kafamda soru işaretleri odasına çekildi.havada sivrisinekler vardı onlar kaldı. neyse benim zihnim harıl harıl çalışıo tabi bu adam 3 gündür nerde???bu sorular hep cevapsız kaldı tabi.neyse biz kendimizi biraya verdik rakıya verdik sigaralar havada uçuşuo elden ele ağızdan ağıza ben unuttum bunu sora bi ara kaldırdık abi dedim gel bikaç lokma bişey ye abi ben aç deilim dedi.bi sigara yaktı elleri titreyerekten gözleri kısık televizyona baktı sonra beni süzdü gözlerini üstümde hissettim.dumanı suratıma üfledi tam ben ulan napıosun dememe kalmadan ben yatmaya gidiorum dedi.içimde bir anda kabaran o öfke söndü gitti.kabarık saçlarla uyumaya gitti.bir sigara yaktım sarhoşluk belirtileri göstermeye başlıyordum.anten ii çekmiyordu.tuvalete gitmeye üşeniyordum.evde poşet kalmamıştı.işte insanlar evlerinde tuvalet kağıdı kalmadığında canları sıkılır çünkü birinin gidip tuvalet kağıdı alması gerekir yyoksa kimse sıçamaz.ama bizim poşetimiz olmadığı için canımız sıkılıodu.poşet bulmak için de alışveriş yapmak lazımdı.alışverişe hep ben gidiyordum.saat 1 O hala içerde uyuyor ne zaman kalkar bilmiorum ama kalkınca kendisine sarılıcam çok özledim beni hiç bırakma dicem bir de küçük mektup yazdım ona yastığın altına koydum çok derin uyur hiç uyanmaz.uyanmasını dört gözle bekliorum.sivrisineklere selam.onlar uyanık kalmamı sağladılar.küçük ısırıklarıyla.kan bedeldir ödenir.ama çiğ yaradılışları yapıcak pek bişey yok.
Pazar, Ekim 28, 2007
20 23 27
When you walk without ease
On these
Streets were you were raised
I had a really bad dream
It lasted 20 years, 7 months, and 27 days
I never, I'm alone, and I
Never, ever oh ... had no one ever
Now I'm outside your house
I'm alone
And I'm outside your house
I hate to intrude ...
Oh, Alone, I'm Alone, I'm Alone, I'm Alone
I'm Alone
I'm Alone
And I never, never ... oh ... had no one ever
I never had no one ever
I never had no, no one ever
Had no one never
Never ... no ...
Oh ...
On these
Streets were you were raised
I had a really bad dream
It lasted 20 years, 7 months, and 27 days
I never, I'm alone, and I
Never, ever oh ... had no one ever
Now I'm outside your house
I'm alone
And I'm outside your house
I hate to intrude ...
Oh, Alone, I'm Alone, I'm Alone, I'm Alone
I'm Alone
I'm Alone
And I never, never ... oh ... had no one ever
I never had no one ever
I never had no, no one ever
Had no one never
Never ... no ...
Oh ...
Salı, Eylül 18, 2007
Perşembe, Eylül 13, 2007
güneşe göç var da kalan biz miyiz
back to the old house
I would rather not go
back to the old house
I would rather not go
back to the old house
there's too many
bad memories
too many memories
When you cycled by
here began all my dreams
the saddest thing I've ever seen
and you never knew
how much I really liked you
because I never even told you
oh, but I meant to
Are you still there?
or have you moved away?
or have you moved away?
I would love to go
back to the old house
but I never will
I never will
I never will
I never will
I would rather not go
back to the old house
I would rather not go
back to the old house
there's too many
bad memories
too many memories
When you cycled by
here began all my dreams
the saddest thing I've ever seen
and you never knew
how much I really liked you
because I never even told you
oh, but I meant to
Are you still there?
or have you moved away?
or have you moved away?
I would love to go
back to the old house
but I never will
I never will
I never will
I never will
Pazar, Temmuz 22, 2007
kıçımdaki basura sinirlendiğimden
***-ki bağlacıyla yazılmıştır
unutmalı ve bozmalı
kibirli şakalarını kendine tanrı diyen
kırbaççının
üstümüze ölüm koydu
üstümüze kefen dikti
yoğunsun bir okadar da
boğulmuşsun
su üstünde kalmış kirli şaraplar içiliyor
kesikler ve yaralar
evliliği müjdeliyor
ejderha ini
oyun;mübala
ve tesiri çabuk kallavi şişelerde sihir
kutsanan balinalar
mürekkep kokulu
sarımsı kağıttan yapraklar ki
ağaçlar gökyüzüne çarpıyor
iri meraklı göz bebekleri
seni çıkardım içimden
çatısından kan damlayan bir hapishanenin
demir parmaklarından ve
bir kuş gözü kadar büyük gözüken güneşin bağrından
ve ortasından iki ucu zehir bir kılıcın
kendime hazineler yarattım
ki tanrı;
pek sevimsiz bir cinsel ilişkidir
temmuzun ortasında ağustos böcekleri
kabuğunu kırdım ben senin sana alkol verdim(ki şaraptır mütemadiyen)
sigara verdim
uyuşturucu yetiştirdim senin için kafatasımda
gemi:sana varamayacak kadar sisli
ve denizin ortasında uykuya dalacak kadar dertli
elbetteki istanbuldur
yoksa ses tellerimiz iltihaplanana kadar ağlardık
tutsak tutkal ve tutku
üç T si türdeşliğin narin bir korkuluk
rüyalarına eden kabuslarına giren
dirlik ecinni temennisi
blues takıntılı bir piç(ki blues jazzın piçidir-annesi pis bir neşedir)
eski bir ölünün söylemekten utandığı o irlanda türküsü
mezarlıklarda sarhoş olurduk
üç kızılderiliyle dans ettiğimi bilirim
birisinin gözleri yoktu
diğer ikisine sadece şekilsiz battaniyeler verilmişti
senin gökdelenlere dair bir hikayen vardı
toprak ananın basurlarıymış onlar rahatsız edici insan topluluğu
sıksan savaş çıkar
ikiz kulelere çarpan uçakların
birer toplu iğne olduğu söylenir
yüksek ve simetrisiz
ikisi de eşdeğer 3 artı 7
ki 10 dediğin zayıf bir nottur
parmak uçlarında sonrasız bir yangın
kızıllığından sayısız cinayet işlenmiş
cezası 13 dakka 7 saniye yatan çıkar
geri dönüşü gidişinden tedirgindi ırkçı meleğin
faşizme kol kanat gerdi
bizde kanatlarını kuşlara bağışladık
o yüzden her kuş yok oluşta önemsiz bir rol oynar
martılar;iki hiroşima arasında
gözü morarmış yeşil bir çocuğa benzer
utanmalı ve bozarmalı kendine tanrı diyen
bıçak yarasının şakalarından
çünkü bize inanmadı
çünkü bizi sattı
çünkü sen son gemiyi yaktın
bir kara kutu inançsızlığın
unutmalı ve bozmalı
kibirli şakalarını kendine tanrı diyen
kırbaççının
üstümüze ölüm koydu
üstümüze kefen dikti
yoğunsun bir okadar da
boğulmuşsun
su üstünde kalmış kirli şaraplar içiliyor
kesikler ve yaralar
evliliği müjdeliyor
ejderha ini
oyun;mübala
ve tesiri çabuk kallavi şişelerde sihir
kutsanan balinalar
mürekkep kokulu
sarımsı kağıttan yapraklar ki
ağaçlar gökyüzüne çarpıyor
iri meraklı göz bebekleri
seni çıkardım içimden
çatısından kan damlayan bir hapishanenin
demir parmaklarından ve
bir kuş gözü kadar büyük gözüken güneşin bağrından
ve ortasından iki ucu zehir bir kılıcın
kendime hazineler yarattım
ki tanrı;
pek sevimsiz bir cinsel ilişkidir
temmuzun ortasında ağustos böcekleri
kabuğunu kırdım ben senin sana alkol verdim(ki şaraptır mütemadiyen)
sigara verdim
uyuşturucu yetiştirdim senin için kafatasımda
gemi:sana varamayacak kadar sisli
ve denizin ortasında uykuya dalacak kadar dertli
elbetteki istanbuldur
yoksa ses tellerimiz iltihaplanana kadar ağlardık
tutsak tutkal ve tutku
üç T si türdeşliğin narin bir korkuluk
rüyalarına eden kabuslarına giren
dirlik ecinni temennisi
blues takıntılı bir piç(ki blues jazzın piçidir-annesi pis bir neşedir)
eski bir ölünün söylemekten utandığı o irlanda türküsü
mezarlıklarda sarhoş olurduk
üç kızılderiliyle dans ettiğimi bilirim
birisinin gözleri yoktu
diğer ikisine sadece şekilsiz battaniyeler verilmişti
senin gökdelenlere dair bir hikayen vardı
toprak ananın basurlarıymış onlar rahatsız edici insan topluluğu
sıksan savaş çıkar
ikiz kulelere çarpan uçakların
birer toplu iğne olduğu söylenir
yüksek ve simetrisiz
ikisi de eşdeğer 3 artı 7
ki 10 dediğin zayıf bir nottur
parmak uçlarında sonrasız bir yangın
kızıllığından sayısız cinayet işlenmiş
cezası 13 dakka 7 saniye yatan çıkar
geri dönüşü gidişinden tedirgindi ırkçı meleğin
faşizme kol kanat gerdi
bizde kanatlarını kuşlara bağışladık
o yüzden her kuş yok oluşta önemsiz bir rol oynar
martılar;iki hiroşima arasında
gözü morarmış yeşil bir çocuğa benzer
utanmalı ve bozarmalı kendine tanrı diyen
bıçak yarasının şakalarından
çünkü bize inanmadı
çünkü bizi sattı
çünkü sen son gemiyi yaktın
bir kara kutu inançsızlığın
Pazar, Temmuz 15, 2007
nash'lemek
daha bir sürü şey yapmak istedim ama yordu beni yeter dedim yani neyse because friends don't waste wine when there's words to sell
şarkılar1-cazyapjazz-şehri istanbulda
2-interpol-rest my chemistry
I haven't slept for two days.
I've bathed in nothing but sweat.
And I've made hallways scenes for things to regret.
My friends they come.
And the lines they go by.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
I live my life in cocaine.
Just a rage and three kinds of yes.
And I've made stairways.
such scenes for things that I regret
Oh those days in the sun.
They bring a tear to my eye.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
But you're so young.
You're so young.
You look in my eyes.
you're so young so sweet so suprised.
So the sign says "ok"
Gotta take a ride just recline in the faraway.
Got to take some time to realize
That my friends they come.
and the lines they go by.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
But you're so young.
You're so young
You look in my eyes.
You look so young.
So sweet. So suprised.
You look so young, like a daisy in my lazy eyes.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
NASH'LENDİ
Salı, Temmuz 03, 2007
Cuma, Haziran 22, 2007
Çarşamba, Mayıs 30, 2007
Salı, Mayıs 29, 2007
okunması ızdırap veren bir yazı.uzun yazı.çok uzun
şimdi bu yazıyı bana doğumgünümü zehr eden bahçeşehir üniversitesi insanlarına adıyorum.
üniversite dediğin yer insanın kendini bilme yeridir.insan kendini bilmezse isterse odtüyü,isterse boğaziçini isterse oxfordu bitirsin,hiç bir manası yok.(bakın gece 3 üç itibariyle sarhoş olduktan sonra yattım uyudum 7 'de kalktım uykum kaçtı ben ki uykuyu seven adamım ama bana yapılan terbiyesizliğin hesabını ben sorarım düşüncesiyle kalktım burdayım)
şimdi olay şu ben okula zaman zaman gitmiyor olabilirim.ama devamsızlık gibi bir sürecin üniversite öğreniminde yeri olamaz .bunu yönetmeliklere koyan zihniyeti ben ezer geçerim.öncelikle bahçeşehir üniversitesi paralı.bi dolu öğrenci, işmiş gibi, gelip buraya baba parasıyla okuyorlar yetmiyor bi daha okuyorlar sınıf tekrarı yapıyorlar.burası eywallah güzel hoş.
ama ben bursluyum,ben anadolu çocuğuyum.ben yemem.bunlar ben geldim safım bi bok bilmiorum sandılar.ulan ben kendimi harcatcak adammıyım.hocalarda,güvenlik görevlisinde,kantincide ulan bir kapris,bi havalar.yok arkadaşım param beleş okuyorum ben.neyse
mesela şu bahçeşehir üniversitesi pis sömürgeci emperyalizmin vardığı son noktadır.öğrencileri olgun bireyler gibi deilde,okuldan kaçtığı için babası tarafından cezalandırılıcak ortaokul öğrencileri gibi görüyor.ben okula gitmesem sen yapsan finalini ben gelsem girsem bak nasıl geçiyorum.devam etmezsen okula giremezmişin.neymiş disiplinmiş.ulan imanımız sikildi be disiplinden.ben disiplin kelimesini telaffuz etmiyorum artık..sen bana disiplin öğretmiceksin.sosyolog olmayı öğreticeksin.senin görevin bu.ben o diplomayı alıcam.dekanın önünde ilk önce yırtıcam sonra yakıcam.üstüne de sigara içicem.bunda anlamıcak bi şey yok bana göre.
evet belki benden bi bok olmaz.evet ben zayıf karakterli bi adamım.bi işi bile doru düzgün yapamıyorum.ama bende şunu anlıyorum üniversite hayatı benim hayatım değil.ben öğreniceğimi hayattan öğrendim daha yaşıcağım şeyler varsa onları da görücem.bana akademik hayatın verebilceği hiç bir şey olmadığını tahmin ediyordum ama şimdi çok net anladım.mesele dünyayı görüp anlamaktan ibaretse ben anladım(neymiş istanbulmuş asıl ondan hiç bi bok olmaz).neyse ben farklı bir seçim yapıyorum.sürünmeyi göze alarak,yok olmayı göze alarak.bu bile cesaret gerektiriyor.(braveheart filminin insanda yarattığı o kahraman olma duygusuyla bunun bi alakası yok).(irlanda'lı olabilirim ama o kadar,william iskoçtu.)(ben sadece alkoliğim)
şimdi çok ağır eleştiriler gelebilir tavırlarıma.düşüncelerime.kabul ediyorum.çok geniş bi insan olduğumu da kabul ediyorum.fazlasıyla belkide ama mesela bi şekilde hayatta kalmak onuda beceriyoruz.
şimdi bu okul bi şekilde biticek.gidicem konuşucam.bunda hemfikiriz.ama nereye kadar devam edicek zorlama komedyamız ben onu merak ediyorum.
SİKNOT:aslında ben bugün güzel şeyler yazmak istiyordum.eşref güzel şeyler yazmış,semih güzel bi fotoğraf koymuş.insanlar aradı mesajlar attı doğumgünüm vesilesiyle.aramayanlar elbet oldu zaten aramalarını beklemiyordum açıkçası,yanılmadım.
tabi ki günden güne doğumgünümlerimde yaşadığım atraskyonlar azalıyor.anlayabiliyorum.zaten içimde de bir gram heyecan,adrenalin kalmadı.
neyse isterdim ki beni seven insanlara şurdan güzel bi şiir gönderiyim,bi şarkı gönderiyim olmadı.istanbuldan da gidiyorum en kısa zamanda burdan duyurulur.tabi tatil maksatlı temelli değil.tabi olasılıkları da gözardı etmemek lazım.aynı zamanda
BİTNOT:festivaller konusunda yakında bir açıklama yapıcam.hangisi iyidir,hangisine gidilsin.ozana bilet al,parası yoktur onun...etc.bu konuları açıklığa kavuşturucam.
KENARNOT:küçük iskenderin de doğum gününü kutlamak isterim.aynı gün doğmuşuz.bu belkide gerçekten bi tesadüf deildir???
MESLEKNOTU:mesleğimi de kısa zamanda ilan edicem.ilginç ve saçma olucağından emin olabilirsiniz.hayır hayır düşündüğünüz gibi deil.
NOTORTALAMASI:yazı bitmiştir.su içmeliyim.sigara bırakılıcak.para yok zaten.alkol kötülüklerin anası.içmem içiririm.
YAZRİCASI:mehmet enderden(finalleri olduğunu biliyorum ama)ozanı karşıyakadan kalkan bir vapurdan deniz atmasını rica ediyorum.ve ya 216 numaralı vapur seferinden oda olabilir.böyle bi seferin varlığından şüphelide olsam.bunu çok içtenlikle istiyorum mehmet bilemezsin.az geldi tokadı basarsın.elaleme rezil edersin.o senin yaratıcılığına kalmış.yaz geldi ozana olan kinim depreşmeye başladı.
YAZMODU:valla yazda gelir.havalar da bi güzel.of of şimdi ben gelicem eşref akıcaz kuşadasına.aman allahım.sen anladın.müthişsin.insanların sınavı,okulu var.senle benim neyimiz var.????
BUM BUM MARDY BUM:zıplayan deniz kaplumbağaları adına bu blog panayıra benzemiş....
üniversite dediğin yer insanın kendini bilme yeridir.insan kendini bilmezse isterse odtüyü,isterse boğaziçini isterse oxfordu bitirsin,hiç bir manası yok.(bakın gece 3 üç itibariyle sarhoş olduktan sonra yattım uyudum 7 'de kalktım uykum kaçtı ben ki uykuyu seven adamım ama bana yapılan terbiyesizliğin hesabını ben sorarım düşüncesiyle kalktım burdayım)
şimdi olay şu ben okula zaman zaman gitmiyor olabilirim.ama devamsızlık gibi bir sürecin üniversite öğreniminde yeri olamaz .bunu yönetmeliklere koyan zihniyeti ben ezer geçerim.öncelikle bahçeşehir üniversitesi paralı.bi dolu öğrenci, işmiş gibi, gelip buraya baba parasıyla okuyorlar yetmiyor bi daha okuyorlar sınıf tekrarı yapıyorlar.burası eywallah güzel hoş.
ama ben bursluyum,ben anadolu çocuğuyum.ben yemem.bunlar ben geldim safım bi bok bilmiorum sandılar.ulan ben kendimi harcatcak adammıyım.hocalarda,güvenlik görevlisinde,kantincide ulan bir kapris,bi havalar.yok arkadaşım param beleş okuyorum ben.neyse
mesela şu bahçeşehir üniversitesi pis sömürgeci emperyalizmin vardığı son noktadır.öğrencileri olgun bireyler gibi deilde,okuldan kaçtığı için babası tarafından cezalandırılıcak ortaokul öğrencileri gibi görüyor.ben okula gitmesem sen yapsan finalini ben gelsem girsem bak nasıl geçiyorum.devam etmezsen okula giremezmişin.neymiş disiplinmiş.ulan imanımız sikildi be disiplinden.ben disiplin kelimesini telaffuz etmiyorum artık..sen bana disiplin öğretmiceksin.sosyolog olmayı öğreticeksin.senin görevin bu.ben o diplomayı alıcam.dekanın önünde ilk önce yırtıcam sonra yakıcam.üstüne de sigara içicem.bunda anlamıcak bi şey yok bana göre.
evet belki benden bi bok olmaz.evet ben zayıf karakterli bi adamım.bi işi bile doru düzgün yapamıyorum.ama bende şunu anlıyorum üniversite hayatı benim hayatım değil.ben öğreniceğimi hayattan öğrendim daha yaşıcağım şeyler varsa onları da görücem.bana akademik hayatın verebilceği hiç bir şey olmadığını tahmin ediyordum ama şimdi çok net anladım.mesele dünyayı görüp anlamaktan ibaretse ben anladım(neymiş istanbulmuş asıl ondan hiç bi bok olmaz).neyse ben farklı bir seçim yapıyorum.sürünmeyi göze alarak,yok olmayı göze alarak.bu bile cesaret gerektiriyor.(braveheart filminin insanda yarattığı o kahraman olma duygusuyla bunun bi alakası yok).(irlanda'lı olabilirim ama o kadar,william iskoçtu.)(ben sadece alkoliğim)
şimdi çok ağır eleştiriler gelebilir tavırlarıma.düşüncelerime.kabul ediyorum.çok geniş bi insan olduğumu da kabul ediyorum.fazlasıyla belkide ama mesela bi şekilde hayatta kalmak onuda beceriyoruz.
şimdi bu okul bi şekilde biticek.gidicem konuşucam.bunda hemfikiriz.ama nereye kadar devam edicek zorlama komedyamız ben onu merak ediyorum.
SİKNOT:aslında ben bugün güzel şeyler yazmak istiyordum.eşref güzel şeyler yazmış,semih güzel bi fotoğraf koymuş.insanlar aradı mesajlar attı doğumgünüm vesilesiyle.aramayanlar elbet oldu zaten aramalarını beklemiyordum açıkçası,yanılmadım.
tabi ki günden güne doğumgünümlerimde yaşadığım atraskyonlar azalıyor.anlayabiliyorum.zaten içimde de bir gram heyecan,adrenalin kalmadı.
neyse isterdim ki beni seven insanlara şurdan güzel bi şiir gönderiyim,bi şarkı gönderiyim olmadı.istanbuldan da gidiyorum en kısa zamanda burdan duyurulur.tabi tatil maksatlı temelli değil.tabi olasılıkları da gözardı etmemek lazım.aynı zamanda
BİTNOT:festivaller konusunda yakında bir açıklama yapıcam.hangisi iyidir,hangisine gidilsin.ozana bilet al,parası yoktur onun...etc.bu konuları açıklığa kavuşturucam.
KENARNOT:küçük iskenderin de doğum gününü kutlamak isterim.aynı gün doğmuşuz.bu belkide gerçekten bi tesadüf deildir???
MESLEKNOTU:mesleğimi de kısa zamanda ilan edicem.ilginç ve saçma olucağından emin olabilirsiniz.hayır hayır düşündüğünüz gibi deil.
NOTORTALAMASI:yazı bitmiştir.su içmeliyim.sigara bırakılıcak.para yok zaten.alkol kötülüklerin anası.içmem içiririm.
YAZRİCASI:mehmet enderden(finalleri olduğunu biliyorum ama)ozanı karşıyakadan kalkan bir vapurdan deniz atmasını rica ediyorum.ve ya 216 numaralı vapur seferinden oda olabilir.böyle bi seferin varlığından şüphelide olsam.bunu çok içtenlikle istiyorum mehmet bilemezsin.az geldi tokadı basarsın.elaleme rezil edersin.o senin yaratıcılığına kalmış.yaz geldi ozana olan kinim depreşmeye başladı.
YAZMODU:valla yazda gelir.havalar da bi güzel.of of şimdi ben gelicem eşref akıcaz kuşadasına.aman allahım.sen anladın.müthişsin.insanların sınavı,okulu var.senle benim neyimiz var.????
BUM BUM MARDY BUM:zıplayan deniz kaplumbağaları adına bu blog panayıra benzemiş....
Perşembe, Mayıs 24, 2007
Steven Patrick Morrissey 22 mayıs
I'm writing this to say
In a gentle way
Thank You - but no
I will live my life as I
Will undoubtedly die - alone
I'm writing this to say
In a gentle way
Thank You ...
I will live my life as I ... oh
For whether you stay
Or stray
An inbuilt guilt catches up with you
And as it comes around to your place
At 5 A.M.; wakes you up
And it laughs in your face
Don't Speak !
Sing ...
İYİ Kİ DOĞDUN MORRİSSEY
In a gentle way
Thank You - but no
I will live my life as I
Will undoubtedly die - alone
I'm writing this to say
In a gentle way
Thank You ...
I will live my life as I ... oh
For whether you stay
Or stray
An inbuilt guilt catches up with you
And as it comes around to your place
At 5 A.M.; wakes you up
And it laughs in your face
Don't Speak !
Sing ...
İYİ Kİ DOĞDUN MORRİSSEY
Perşembe, Mayıs 10, 2007
küçül iskender
27 tane biçimsizlik ve bir o kadar da simetri yoksunluğu
parmakların arasındaki ter ve saçlarındaki inançsız koku
tanrı-karşıtı.evet.ruh savar oyunu.113 komedya ve iki tragedya
bir(a,a)dam.kesinlikle dedektif.
suç ve katil hiç yok artık.hayalgücü zımbırtısı.
ölen ölümsüzler.
evlilik=mayın+sprey boya.içine,dışına sıçılmış bir sanat eseri
duvarları boyayan peygamber
slogan atan peygamber
çatışmaya giren peygamber
kelime dağarcığı olmayan peygamber
tanrısız peygamber
bel soğukluğu yaşayan peygamber
asasız peygamber
inançsız peygamber
eşcinsel peygamber
tanrısıyla sevişen peygamber
diz kapaklarını kır
ve gözlerini iç onun...
parmakların arasındaki ter ve saçlarındaki inançsız koku
tanrı-karşıtı.evet.ruh savar oyunu.113 komedya ve iki tragedya
bir(a,a)dam.kesinlikle dedektif.
suç ve katil hiç yok artık.hayalgücü zımbırtısı.
ölen ölümsüzler.
evlilik=mayın+sprey boya.içine,dışına sıçılmış bir sanat eseri
duvarları boyayan peygamber
slogan atan peygamber
çatışmaya giren peygamber
kelime dağarcığı olmayan peygamber
tanrısız peygamber
bel soğukluğu yaşayan peygamber
asasız peygamber
inançsız peygamber
eşcinsel peygamber
tanrısıyla sevişen peygamber
diz kapaklarını kır
ve gözlerini iç onun...
Çarşamba, Nisan 18, 2007
Cumartesi, Nisan 14, 2007
ireland
The kind people
Have a wonderful dream
Margaret On The Guillotine
Cause people like you
Make me feel so tired
When will you die ?
When will you die ?
When will you die ?
When will you die ?
When will you die ?
And people like you
Make me feel so old inside
Please die
And kind people
Do not shelter this dream
Make it real
Make the dream real
Make the dream real
Make it real
Make the dream real
Make it real
Cuma, Nisan 06, 2007
Pazartesi, Nisan 02, 2007
Salı, Mart 20, 2007
profili oğlan çocuğu.....
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
cam tozu serpintisi su pırıltısı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevda çetin bir sınav bunu bilirdi
yüreğini tüketen epeyce ağrılı
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
sabahtan akşama bütün gün
bir kalemle buluşmasın şairdi
siirleri nedense ağır yaralı
gizliden gizliye kan kaybediyor
eli fırça tutunca yaptığı resim
bir yangın korkusu gibi özgün
kim olduğunu kim bilebilirdi
başka bir gezegenden gelmiş
su altında yaşıyor çünkü uzaylı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
kaç kadın olabiliyor kaç erkek
sabahtan akşama bütün gün
elleri soğuk ve saydam upuzun gelirdi
gözlerinin beyazını kırmızıya çevirmiş
sesi başka bir ses göğüslerini silmiş
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevmek kalın bir tünel bir kere girildi
artık anlamı yok gecenin gündüzün
uzak uzak imdat sinyalleri verirdi
sabahtan akşama bütün gün
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
onu benden başka kim sevebilirdi
atilla ilhan
cam tozu serpintisi su pırıltısı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevda çetin bir sınav bunu bilirdi
yüreğini tüketen epeyce ağrılı
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
sabahtan akşama bütün gün
bir kalemle buluşmasın şairdi
siirleri nedense ağır yaralı
gizliden gizliye kan kaybediyor
eli fırça tutunca yaptığı resim
bir yangın korkusu gibi özgün
kim olduğunu kim bilebilirdi
başka bir gezegenden gelmiş
su altında yaşıyor çünkü uzaylı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
kaç kadın olabiliyor kaç erkek
sabahtan akşama bütün gün
elleri soğuk ve saydam upuzun gelirdi
gözlerinin beyazını kırmızıya çevirmiş
sesi başka bir ses göğüslerini silmiş
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevmek kalın bir tünel bir kere girildi
artık anlamı yok gecenin gündüzün
uzak uzak imdat sinyalleri verirdi
sabahtan akşama bütün gün
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
onu benden başka kim sevebilirdi
atilla ilhan
Pazar, Şubat 25, 2007
Perşembe, Şubat 22, 2007
ifistanbul 2007
Kurt Cobain: Bir Oğul Hakkında / Kurt Cobain: About A Son :
ilk gittiğim filmdi kurt'le yapılan röportajların görüntüye dökülmüş haliydi.içinde kurt yoktu.seattle,aberdeen,olympia vardı.ilginç olmuş.ama sıkıcı bi hal alıyor bi süre sonra.yinede izlemeye değerdi.
Glastonbury / Glastonbury:
gittiğim ikinci ve son filmde buydu gerçekten başarılı bi çalışma.
festivale gitmiş kadar oldum.kendimden bişeyler buldum.içimde bi kıpırtı hissettim gerçekten.ama filme girmeden abi nasıl olsa film kısadır çişimi tutarım nolcak dedim.film 140 dakkaymış.filmden sonra 20 dakika işedim.kendimde de festivalci ruhu olduğunu keşfettim.ama şununda farkına vardım.bizimki festivalse glastonbury bir okul,bir hayat felsefesi,bir yaşam biçimi....
ilk gittiğim filmdi kurt'le yapılan röportajların görüntüye dökülmüş haliydi.içinde kurt yoktu.seattle,aberdeen,olympia vardı.ilginç olmuş.ama sıkıcı bi hal alıyor bi süre sonra.yinede izlemeye değerdi.
Glastonbury / Glastonbury:
gittiğim ikinci ve son filmde buydu gerçekten başarılı bi çalışma.
festivale gitmiş kadar oldum.kendimden bişeyler buldum.içimde bi kıpırtı hissettim gerçekten.ama filme girmeden abi nasıl olsa film kısadır çişimi tutarım nolcak dedim.film 140 dakkaymış.filmden sonra 20 dakika işedim.kendimde de festivalci ruhu olduğunu keşfettim.ama şununda farkına vardım.bizimki festivalse glastonbury bir okul,bir hayat felsefesi,bir yaşam biçimi....
kurt'ü andık...
sen kurt ü ancaz diye yemek yemeden gel konsere.tek başına fotoğraf makinanla.sonra gruplarda fos çıksın 6 saat ayakta dikil yorgunluk.saflarımızı aldık yinede kurt cobain'in 40ncı doğum günü vesilesiyle studio liveda verilen partide.az insan vardı hafta içiydi tabi bide yinede içim rahat.fotoğraf çektim sonra son grubu izlemedim sıkıldım.çıktım bi çılgın dürüm attım eve geldim.(ilk resimdeki grup ilk grup isimlerini bilmiyom pekde başarılı deillerdi ama breed fena deiğildi hani).ikinci grup daha iyiydi vokalin layne staley gibi olmaya çalışması sahnede hareketler falan gözümden kaçmadı
Salı, Şubat 20, 2007
Gotta find a way, to find a way, when I'm here
kurt'ün 40. doğumgünü
"Come on people now, smile on your brother and
everybody get together, try to love one another right now"
Come on over and do the twist
Over-do it and have a fit
Love you so much it makes me sick
Come on over and do the twist....
And if you fool yourself
You will make him happy
He'll keep you in a jar
Then you'll think you're happy
He'll give you breathing holes
Then you will seem happy
You'll wallow in the shit
then you'll think you're happy now
*
Sevince ölesiye sevilir, kalınırdı
Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi
Sonra şehirler uyur,kalbim örselenirdi
Ne diyarbakır anladı beni, ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen
Gidince upuzun,kırılmış dallar gibi
Üşürdü ömrümüz,saçakta kuşlar gibi
Kederden geberten hasret ezberlenirdi
Ne anılar anladı beni yar ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen
Geliyorum köpekler gibi acı çekerek
Geliyorum hasretinin gözlerinde öperek...
*tma,çok uzakta bir yer var
o yerlerde mutluluklar
resmi yok bunun
içimizde bir yerlerde
acısı var...
Pazartesi, Şubat 19, 2007
Perşembe, Şubat 15, 2007
ucuz yazı
saatin 6 buçuğunda dünyanın tüm şairlerlerini
ruhunda hissetmek.sanki hepsi ırzıma geçiyor.
27sinde ölmek gibi,ışığı gösterenlerinden izinden.
günlerdir süren katlanılmaz yalnızlık ve ölüm hakkında konuşup durmak.kendi kendine, anlatıcak biri olmadan.kendim için bir seri katil kiralamışım gibi.beceriksiz ve kırılgan tanrılar.
sevdiğin her kadında biraz daha azalmak gibi.ucuz kelimelerde,ucuz romanlarda kaybolup gitmek.uykusuzluk çekiyor şiirler.
içimden garip şeyler yazmak geliyor
mesela
sen temiz bir cinsel ilişkinin sonucunda meydana geldin
bense çok pis bir küfrün sonucuyum
anal yoldan
ifadesiz bir yalnızlığın tohumuyum...
bukowski gibi yaşamak.alkolizmin etkisinde.beyin hücrelerine söz geçiremediğini anladığında onları yok edersin.basit ve etkili.fazla düşünmek insana acıdan başka birşey kazandırmıyor.
dünyaya karşı sorumluluğu olmayan adam.zekamı niye bilim için veya hayatı kolaylaştırmak için kullaniyim.insanlara niye yardım ediyim.daha iyi bir insan olmak içinmi,insanların beni sevmesi için mi?ben galiba sadece zarar vermekten hoşlanıyorum.zaten bir şair zafere şeytan sayesinde ulaşır.tanrı zaten pis işlerini şairlere yaptırır.şeytanı onların üstüne salar.acı çekmeleri ve gerçeği göstermeleri için.ve sonrada onlara acısız bir ölüm bahşeder.intihar gibi yada uyuşturucu alkol gibi şeyler...
saplandıkça,saklanıyor
saklandıkça,zorlaşıyor
içimdeki saklambaçlar...
ve tanrı bizi sevmedi.eminim yoksa bizi dünyaya göndermezdi.içindeki tüm öfkeyi,tüm nefreti üstümüze boşalttı.lanetlenmiş doğuyoruz.sonra bize kaleydoskopundan bakıp dalga geçiyor.dua etmeye değmezsin...
içimde biri daha var
benden ayrı(tanrı,tanrı,tanrı)
içimdeki tanrı
sanki her hamlemi görüyor
bir yangının iki tarafıyız
ben kaybettikçe,o çoğalıyor...
ruhunda hissetmek.sanki hepsi ırzıma geçiyor.
27sinde ölmek gibi,ışığı gösterenlerinden izinden.
günlerdir süren katlanılmaz yalnızlık ve ölüm hakkında konuşup durmak.kendi kendine, anlatıcak biri olmadan.kendim için bir seri katil kiralamışım gibi.beceriksiz ve kırılgan tanrılar.
sevdiğin her kadında biraz daha azalmak gibi.ucuz kelimelerde,ucuz romanlarda kaybolup gitmek.uykusuzluk çekiyor şiirler.
içimden garip şeyler yazmak geliyor
mesela
sen temiz bir cinsel ilişkinin sonucunda meydana geldin
bense çok pis bir küfrün sonucuyum
anal yoldan
ifadesiz bir yalnızlığın tohumuyum...
bukowski gibi yaşamak.alkolizmin etkisinde.beyin hücrelerine söz geçiremediğini anladığında onları yok edersin.basit ve etkili.fazla düşünmek insana acıdan başka birşey kazandırmıyor.
dünyaya karşı sorumluluğu olmayan adam.zekamı niye bilim için veya hayatı kolaylaştırmak için kullaniyim.insanlara niye yardım ediyim.daha iyi bir insan olmak içinmi,insanların beni sevmesi için mi?ben galiba sadece zarar vermekten hoşlanıyorum.zaten bir şair zafere şeytan sayesinde ulaşır.tanrı zaten pis işlerini şairlere yaptırır.şeytanı onların üstüne salar.acı çekmeleri ve gerçeği göstermeleri için.ve sonrada onlara acısız bir ölüm bahşeder.intihar gibi yada uyuşturucu alkol gibi şeyler...
saplandıkça,saklanıyor
saklandıkça,zorlaşıyor
içimdeki saklambaçlar...
ve tanrı bizi sevmedi.eminim yoksa bizi dünyaya göndermezdi.içindeki tüm öfkeyi,tüm nefreti üstümüze boşalttı.lanetlenmiş doğuyoruz.sonra bize kaleydoskopundan bakıp dalga geçiyor.dua etmeye değmezsin...
içimde biri daha var
benden ayrı(tanrı,tanrı,tanrı)
içimdeki tanrı
sanki her hamlemi görüyor
bir yangının iki tarafıyız
ben kaybettikçe,o çoğalıyor...
Çarşamba, Şubat 14, 2007
better than god,better than god....
Take me out tonight
where there's music and there's people
who are young and alive
driving in your car
I never never want to go home
because I haven't got one anymore
Take me out tonight
because I want to see people
and I want to see life
driving in your car
oh please don't drop me home
because it's not my home, it's their home
and I'm welcome no more
And if a double-decker bus
crashes in to us
to die by your side
is such a heavenly way to die
and if a ten ton truck
kills the both of us
to die by your side
well the pleasure, the privilege is mine
Take me out tonight
take me anywhere, I don't care
I don't care, I don't care
and in the darkened underpass
I thought Oh God, my chance has come at last
but then a strange fear gripped me
and I just couldn't ask
Take me out tonight
oh take me anywhere, I don't care
I don't care, I don't care
driving in your car
I never never want to go home
because I haven't got one
no, I haven't got one
And if a double-decker bus
crashes in to us
to die by your side
is such a heavenly way to die
and if a ten ton truck
kills the both of us
to die by your side
well the pleasure, the privilege is mine
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
jonny 'marley' greenwood
Salı, Şubat 13, 2007
Pazartesi, Şubat 12, 2007
modern folk beşlisi ve içimizdeki hain
şimdi eşrefin blogundaki beatles hatırasını görünce dedimki madem özlemimizi bloglar aracılığıyla gideriyoruz,payımıza düşen yapılsın meydan boş kalmasın.Çünkü meydanı boş bulan bazı sinsi,kerkenez arkadaşlar bundan faydalanıp izzeti nefsimize saldırıyorlar,onu tuvalete atıyorlar.
eşref sevgi,dostluk üzerine bir yazı yazarken ben aramıza sızan bu adamların gerçek yüzünü meydana çıkarmak ve zihinlerdeki ihanet,hiyanet düşüncelerine bir son vermek istedim.
fotoğraftada görüldüğü gibi yine bir dersane çıkışı has,yiğit delikanlı olan bizler elimizde defter kitap olmaksızın bira içmeye koşar adımlarla gelmişiz.yüzümüzdeki bu anlamsız bakıştan herşey anlaşılıyor.bizim saf ve tertemiz duygular eşliğinde geldiğimiz mekan bazı arkadaşların,
kendini bilmezlerin varlığıyla kirleniyor.bakın beyler fotoğrafta bira içmeyen adam kim,elinde defterle gaztecilere gelen kim soruyorum??
müslehiddin hakkımda asılsız iddialar ortaya atarak gerilimi sen başlattın.bende istemezdim böle birbirimize laf atalım,fotoğraflar yayınlansın.onlar keşke güzel anılar olarak kalsaydı keşkeeeeeeeeeeee.ben yinede dostluk elini uzatıyorum:buraya gelicekmişin beni arıyosun bizde kalıosun tokat manyağı,yaparım tripod ozanı üzerine salarım...
the new tripod is coming with the new part
Cumartesi, Şubat 10, 2007
ünlü-rüya ve it's so big
türk müziğine 90 larda damga vurmuş olması gereken bir şarkı rüya ama sanırım vurmadı.silindi gitti.kayboldu.yazık olmuş bence.tadı damakta kalanlardan.millet yeni bi grup çıkmış abi dinledin mi şöle iimiş böle taşaklıymış gibi muabbetlere girio bende size diyorumki bunlar palavra bunlar safsata bunlar anlamsız.bu ünlü dediğiniz grubun googleda resmi bile yok ama adamlar olayı bitirmiş 90lar bu şarkıylada benim için bitmiştir.grunge da ölmüş farkına vardım.
gözümü açtığım gördüğüme inanmadım
sanki büyüdü dünya korkarım aman allah
OZAN:kıskanılan gerçek
gerekli bilgi:(google da ozan diye aratınca bu geliyor,anlamadım)
gereksiz bilgi:ozan hakkindaki malum bahis bizzat ve bizzat gerçeği yansıtmaktatır.hiç bir abartma söz konusu olamaz,bize yakışmaz.çeşitli barlarda,sokaklarda veya evlerde anlatılan olaylar gerçektir ve birebir benim tanıklığımda yaşanmıştır.ama bu mevzu bahis ozan tarafından yalanlanmaktatır ve hayatı boyuncada yalanlanıcaktır.bir kuzen ,bir dost olarak insanları bilgilendirmek ozan hakkında benim görevim.bunuda kendime vazife edindim.ozana mesajım burdan bir deyişle beraber geliyor;
kobra köye vardığında,yılanlar kaçışır.
Kıskanç yılan adamı çileden çıkarır.
kobra meydana çıktığında at eşeğin arkasına saklanır.
kobranın önünde cümle alem şaşırır.
son bilgi:m nokta ender bana bu yazı konusunda ciddi bir şekilde ilham kaynağı olmuştur.ozan hakkında detaylı bilgi içinde kendisine başvurulabilir.o da benim gibi ozanla uzun vakitler geçirdi ikimizinde yıllarca sürücek psikolojik tedavilere ihtiyacımız olduğunu kabul etmek gerekiyor.AMA KOBRA KAPIYA DAYANDIĞINDA KİM GELDİ Kİ DEMEMELİ....
yazıyı bitiren bilgi:ozan umuyoruz ki sektöre hizmet vericektir ve türkün,türk evlatlarının uluslararası düzeyde istenilen,beklenilen mertebeye erişmesini tek başına sağlıcaktır.mehmet bu geyik çok uzadı ozan gerilicek.
vasiyet:büyük ihtimalle ozan bu yazıyı okuyacak ve gerekeni yapıcak ama ben gerçek için çabaladım,yıllar süren araştırmaların ve yazıların dökümanların fotoğrafların incelenmesi sonucunda ortaya da OZAN ve GEÇMİŞDEN GÜNÜMÜZE TÜRK GERÇEĞİ adlı çalışma ortaya çıktı.büyük ihtimalle raflara varamadan imha edilicektir.ama beni tek tedirgin eden nokta ozanın alt katta uyuyo olması ve her an uyanıp beni bu yazıyı yazarken yakalıyabilecek olması.şartların elverişsizliği nedeniyle daha detaylı bilgiyi daha sonra benimle birebir görüşerek alabileceksiniz.tabuları yıkan bi adam ozan ve tanrı tüm ortalamalara sabır versin...
Perşembe, Şubat 08, 2007
küçük eşref:paradoks ve karanlığın içindeki karanlık
benim üzüldüğüm nokta burdaki paradoksun yanlış anlaşılması ki aslında paradoks bir yanılsamadır yanlış anlamadan ibarettir ama küçük eşref kendine bu mahlası alırken göndermeler yapıyor. küçük iskenderin o karanlık sert acımasız dünyasına aşkla ve sevgiyle yapılan küçük göndermeler ki aslında eşrefin içindeki karanlığa yenilmeme arzusunun kelimelere dökülmüş hali bu.arzu ve şiddet birbirinin kuzenidir akraba bağı vardır nasıl cinnet ve katilin arasında bi doku varsa elle tutulamayan öle bir şey işte eşrefin içindeki aşkla nefretin bağı.acımasız ama bir okadar naif.tutkulu ama mağlup.tutmaya çalıştıkça parça parça oluyor.dinlemekten yorulduğunuz bir şarkı gibi.gri değil mavi ve yeşil ve kırmızı ve mor...I had no one ever
ah ah nobody knows me
nobody knows me
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)