Pazar, Aralık 25, 2011

dilek


bir anlığına yok olmak

Pazartesi, Kasım 28, 2011

başarısızlık

senin kafesin benimkinden daha parlak
daha zengin düşlerin
giysilerin daha sıcak tutuyor seni , benden

Pazar, Kasım 06, 2011

ninni


babamın başucumda okuduğu
ninni
ilk teşhiri gözlerimde son teşrin
mırıldanıp uzakları fecre uzanan
o bebek kulaklarımda ki ilk tesiri

geçtim de o nehirden sırılsıklamım hala

tüm o çirkin ayaklar


evvela bir flu ' luk peydahlanır asrın ortasına
dem'dir bu mapus ' un dört duvarı olmaz illaki
kendini benimle tanımlayan her objeye sualim şu ;
nerde saklı sihir ???

bahtsızlık için şarkı


şimdi durup ta o kangren şarkıyı dinlemek faydasız
çünki tekrardan es geçildi bu sonbahar
vicdan azabı çekildi ırmaklar çekildi kan çekildi
uzun uzadıya terk edildi sevgililer
tüm o anlamsız temasları dudakların terk edildi
şimdi bekleyip görme vakti nasıl eğriliyor zaman yalnızlığına doğru
neden tereddüt eder iyilik

söylenmesi gereken her şeyi çok geç söyledin
unutuyorsun her zemheri de nasıl azaldığını
kalbiyle imtihanında kimse galip gelmedi
kimse kimsenin aşkıyla boy ölçüşemez
nerde yanlışın kendine söyleyemezsin
yohey yohey yohey yeni yaralar edin kendine
yeni ve fevkalade derin
kimsenin boy ölçüşemiyeceği


Pazar, Ekim 30, 2011

love is a two way dream

kediler azınlıktaydı
ve konuşmalar hep çiçeğin ölümüyle bitiyordu

Cuma, Ekim 28, 2011

pietra filosofale


zaman altın takke
teslim olunca bir diğerine iklim iklim işler
sarrafın elleri üzerine takvimleri

Cumartesi, Nisan 16, 2011

hemen hemen her şey acıtır tramvay dudaklarını


Pazartesi, Nisan 04, 2011

ne kadar kaybolabilirse biri ötekinde

kasım'da başka bir adamsın
mayıs'ta başka

ney'deki sesten ibaretsin
yedi yanında yedi alem
cavidane bu iklimin açtığı yara
kapanmaz


Pazartesi, Ocak 10, 2011

balkon demirlerine bağlanan çam ağaçlarım

hepimiz en sonunda babalarımıza dönüşücez


radiohead beni her defasında alıkoyuyorsun.

Cuma, Ocak 07, 2011

ceket

şehre
ölü balığın canlısından daha değerli olduğu
şehre
köpeklerin istenmedikleri kaldırımlara
ki binlerce yıldır yerkürenin üstünde yatan insanoğlu şimdi kaldırımda yattığı zaman evsiz diye adlandırılıyor. topraktan kopmanın sonu ' evsizlik '


çay molası

hızla çoğalır gecenin içinde gümüşten oklarıyla transparan bekçiler
sislerin içinde panflütleriyle üfledikleri kır lirikleri
atarabaları yürüyor ayışığında ıslanarak
köyün dışında bırakılmış bacalardan bir antik ıslık
goblinler sivri dişler sonsuz meşaleler
yürüyor atarabaları
ıssızlığın ortasına
mezarlıkları , çürümüş ağaçları geride bırakarak
emekliyor güneşin ilk savaşçıları sanki varmak istemezlermiş gibi

suyun üstünde ayak izleri
kılıçların mutedil gürültüsü
sessizliğe yeni bir oktav ekliyor
cansız bedenin toprağa değişi

Perşembe, Ocak 06, 2011

ilk

şimdi tüm mekanizmaları kapatılacak
tiridine kravat bandığım demokrasinin
bir daha giymemek üz-re çıkartıyorum
annemin iliklediği bu ceketi ve
çöp kutularına sokakların sivil farkındalığını izleme görevi veriyorum
bozuk süt kusucaklar sokağa adımını attığı an gökyüzüne bakmayı unutanlara
ölü kediler firlatıcaklar patronundan korkanlara
sabaha kadar çalışıp finaline yetişmek için hızla evden çıkan üniversitelinin suratına şarap şişesi firlatıcaklar
yerküreyi iliklerine kadar titret

yaşasın basit olan
yaşasın yaşamın bir sahil kasabasında vuku bulan sadeliği
yaşasın paslanmış parmaklarım beyaz derimin zayıflığı
yoksulluğun taşıdığı umut
bıyıklara yüklenen her türlü ideolojiden itinayla sıyrılan yan odadaki yorgun adam
yaşasın 22 yıl yaz tatili




sikişme sirki

hazır değiliz
iki ucundan tutmaya bu uçurumun
biri çamur
diğeri için zaman aldı yüzündeki yaraları kapatmak

herkes karşısındaki yüzünden yalnızdır
kumsala isimlerimizi yaz yaşlı bir meşe ağacıyla
eninde sonunda
ikimizinki gibi kendilerine ait şarkıları olan bir nesil tarafindan unutulucaz

her şey iki sebepten buradadır
karşısındakiyle imtihan eder kendini

nakres

içim dışıma çıktı
sevimsiz kelimeler bunlar
günler kuyruklu yıldızlara dönüşecek
odalar atlıkarıncalara
veba ;
gri sokaklarda cirit atan kuyruksuz fareler
kalın parmaklarıyla dolma saran ucube kıyafetler
hepimiz ayni şeyi istiyoruz aslında
bir gecede değişmek
bir gecede tüm hastalıklarımızı iyileştirmek
zenci bir şaman tarafından döllenmek istiyoruz
zihnimizin bütün yırtık haritalarını imbat ateşinde yakalım
çünkü bu yeni ve yozlaşmış rüzgarlar
bizi ele verebilir


Çarşamba, Aralık 29, 2010

dance

joe's been fired up
sleeping under my sleeves
shakin' my walls
I glad it was close
torn by sorrow
mischievous curves
had have cursed
by delicate shallows ,
could be
mightier İf I'd live earlier


Pazartesi, Aralık 06, 2010

Pazartesi, Kasım 29, 2010

münferit muhteliflik

artık o tren vardımı haydarpaşa'ya
başımızı kaldırdığımızda görebilicez yıldızları

kül

the moon'u dinledik swell season'dan , filmin fragmanına üleştirilmesi için çekilmiş uzun bir sevişme sahnesinde...

şehrin en seçkin çöplüklerinde uyanıyoruz...

Pazartesi, Kasım 08, 2010

warpaint

I want you more,
Than anyone ever wanted anyone before

Perşembe, Mart 19, 2009

The smith

bu versiyon 'louder than bomb' dan gelmişti.gerçekten louder than bomb du
hatful of hollow ise daha çok hayaletlerin arasında geziniyor.ölüm daha yakın daha karanlık daha yoğun duyularımızı sarıyor narin bir gün batımında güneş ışığının kırıldığı maviye dalga sesleri arasında gitarlardan çıkan Back to the old house...
sonra 20 gitarın çaldığı please please please let me get I want...
kumsalda sevgilisine evlilik teklif eden adam...
kızın üstünde hafif bir giysi var oğlan üstünde çiçekli bir gömlek yırtık bir kot conversler pantolunun arka cebinde çiçekler... deniz fısıltılar halinde vuruyor toprağa...
Sing me to sleep
Sing me to sleep
I'm tired and I
I want to go to bed
Sing me to sleep
Sing me to sleep
And then leave me alone
Don't try to wake me in the morning
'Cause I will be gone
Don't feel bad for me
I want you to know
Deep in the cell of my heart
I will feel so glad to go
Sing me to sleep
Sing me to sleep
I don't want to wake up
On my own anymore
Sing to me
Sing to me
I don�t want to wake up
On my own any more
Don't feel bad for me
I want you to know
Deep in the cell of my heart
I really want to go
There is another world
There is a better world
Well, there must be
Well, there must be
Bye bye

The saddest thing I've ever seen...

I would love to go back to the old house
but I never will
I never will...

Cuma, Haziran 20, 2008

dondurma yerken yamulan cay kasiklari

Perşembe, Mayıs 29, 2008

yeniden dinlemek için sonunu bekleyemediğiniz şarkılar

Cumartesi, Mayıs 17, 2008

blonde redhead'den loved despite of great faults çalarken perdelerin arkasından siren seslerinin gelmesi 80 beş saat uykusuzluk sayısız bira saçlarımı kestirdim çok hafifim artık
var oluş senden tiksiniyorum
uykuyu yendim
uyku zayıflıktır
ihtiyaç falan değildir
beynin uykuya ihtiyacı yok
vücudun belki

ben en çok internetten korkarım artık

72 saattir uyumamak
haydeeeeee
effelerin efesi efesi
effelerin efesi
yürekten
çal bağlamayı....

Çarşamba, Nisan 16, 2008

come here

daydream delusion.
limousine eyelash
oh, baby with your pretty face
drop a tear in my wineglass
look at those big eyes
see what you mean to me
sweet cakes and milkshakes
i am a delusioned angel
i am a fantasy parade.
i want you to know what i think.
don't want you to guess anymore.
you have no idea where i came from.
we have no idea where we're going.
launched in life.
like branches in the river.
flowing downstream.
caught in the current.
i'll carry you. you'll carry me.
that's how it could be.
don't you know me
don't you know me by now.

Salı, Nisan 15, 2008

adagio in g minor

bu nası bi kafa dedi K. kararmış parmaklarıyla kaybolan çakmakları ararken.
ay'ın üstünde güneş gözlükleriyle güneşi seyreden penguenler kadar çaresizdi
sen çok pis adama çattın,çocuk dedi
Y.gözlerini, müziğin odadaki siyahlığı
rahatsız eden ışıklarına dikmişti.her rengi kaybediyorduk yorgun bir açlıkta.
güldüm.şimdi bi ekmek kadayıflı dondurma olsa...dedim.
hep beraber kaşıkları bulmaya gittik.

prelüd:a rainbow in the dark part:1

wordsworth ne güzel demiş:
          My heart leaps up when I behold
A rainbow in the sky:
So was it when my life began;
So is it now I am a man;
So be it when I shall grow old,
Or let me die!
The Child is father of the Man;
I could wish my days to be
Bound each to each by natural piety.

konuşmak, bir romantik için ızdıraptır.
bu yüzden hep susmayı tercih ederiz,saklanmayı.
yazmayı çoğu zaman.çünkü cehennem illaki
dünyadır,tanrıdır,hayattır.
şeytan sadece ludwig van çalarken kafayı bulmayı sever.
tabutuma cehennem ağzı yap...yorgunum ölmeme izin ver.

wordsworth:
The world is too much with us; late and soon
çünkü artık kelimeler değerli,harcamaya korkuyorum.
insan aç kalabilir,belki susuz
AMADEUS:
al herşeyimi karanlığıma kadar.yenildim.
her ağıt,içimde kefenleriyle yeşeren herkes
çığlıklarınızı duyuyorum,
ama ormanlarla,ağaçlarla yürümek vakti
kandan meşaleler taşırken
batan güneşe doğru
ay'ın senfonisi yükseliyor...

bolera'mı buldum yaradılışın en yalın ve en güzel haliyle.
artık gecenin bi vakti,
uykumun en ağır yerinde yere düşme hissiyle uyanmıyorum.
kan-ter içinde kalmıyorum.
belki de yaşamak artık daha yoğundur.
hayatta kalmak daha zor.
kaybedebilinicek duyguları öğrenmek.
belki de yalnızdım her şey pürüzsüzdü.
acınası,sefil hayatımın monologlarıyla doluyken.

I wanna grow my hair like beethoven...
(mozart'ın requeim'iyle iyi gider)


Çarşamba, Şubat 27, 2008

tanrı hep geç kalır

Toy-like people make me boy-like

"beni bu sıkıcı partiye getirmek zorunda mıydın" dedi herhangi bir festivale girerken içeri nasıl uyuşturucu sokabileceğini düşünen bay mavi.ayakkabılarına bi bölme dikebilirdi ya da derisine.bay mavi bunun zahmetli olucağını düşündü.bay gri karanlık tarafa geçtiğini hissederken bay mavinin sorusunu duydu kiloyla votkanın ve amfetamin etkisinde.geldikleri massive attack partisi sıkıcı bi hale gelmeye başlamıştı.herkes transa geçmişti ve o da yavaş yavaş ruhunun toprağın altına inmeye başladığını hissediyordu.bar da oturan kıza dakikalardır bakıyordu ama kızın zaten kanlı günbatımıyla bir randevusu olduğunu anladı.uzaklaştı ve bay mavi ye nereye gidicez dedi mars a mı.bize gidelim iki cigara içer yatarız dedi bay mavi.bay gri insanlara baktı dj'e baktı ellerine baktı.yavaş çekimde.gidelim dedi.gitmek için ölüyorum./görünmezdirler hayaletler,kanlı günbatımın da/kafanı gökyüzüne bırak,oksijen çekilirken karanlıkta/gitmek için ölüyorum

Pazartesi, Aralık 31, 2007

ben henüz 2007 ye girememiştim
ne ki bu şimdi???

2000ler bana çok hızlı geldi...

Pazartesi, Aralık 10, 2007

ve kasabın elleri artık satırdır...

vesvese çözümleniyor.keza toplumun suratında patlayan/parçalanan/dağılan bir ışık kümesi:demokrasi.elleri kırbaç tutan şairin bir de çiçek tutması beşiktaştan kara yoluyla moskova'ya ya da hanoi ye geçen bir vapurda.yol uzun ve haşmetli dalgalar kallavi ve yalnız kendilerini düşünüyorlar.kelimeleri boynuna ilmik geçirip yazan yazar.kendini el yapımı bir tanrı silüeti olarak ifşa ediyor.
zihin durgun/akışkan olmayan bir sıvı mahiyetinde gezinirken dehlizlerinde bir panoramanın elle tutulamayan herşeyi kutsal kitapların otoritesine bahşetmeye karar veriyor.devlet ise mıknatısın kutupsuz kısmında dini ve emperyalizmi/kapitalizmi/para seven dünyayı dengeleyemeyen bir terazi gibi çalkanıyor/sallanıyor/kırılıyor

ve köylünün elleri artık topraktır

vesvese düğümleniyor.vakur vatan,kıblesi hep allaha dönük ve ehemmiyet hep karanlığa olacak şekilde ilerliyor/emekliyor/sürünüyor.dikizlenen kişi ve röntgencinin suç ortağı dürbünse,hedefi asla röntgenlediği kişi değildir.bu hususta/mevzuda/durumda/olayda vatan/millet de bir nevi röntgencinin silahı/dürbünü/perdesidir

ve demokrasinin elleri kanı örtmek için eldiven giymiştir

vesvese,insanların içine serpiliyor.savaş en tedarikli/en ölümcül/en sonuç teşkil eden barıştır.zafiyat hesaplanması kolay ama zaman zaman miktar pahalıdır/cep yakar.savaş lordları,vampir pelerinleri,sivriltilmiş dişleri ile ilk önce gittikleri yerde haçları(savaşın allahı yok) ve sarımsakları yaktırırlar.sarımsak yemeyi seven bizim gibi toplumların zaptedilmesi ise zorludur.müşkülpesent halkımız zaten haç olayına sıcak bakmamıştır.tedariğinin zor olması dışında,israfa çevre kirliliğine yol açabilir.dinen de yazıktır günahtır.
sonuç;bir cam kırılmasıyla geliyor.ne yazıkki uçurumlar hep sarptır ve yukarı tırmanmak düşmekten daha zordur.biz ki paraşütleri pek sevmeyiz bi paraşütçü birliğimiz bile yok.ve uçaklar konusunda da hassasız.yani uçmak bize göre değil

üç sokak ötede yatan cesetten habersiz sabahın üçünde eksi 20 derecede donmamak için mızıka çalan çocuğun elleri nolucak peki?ona da mı sokaklarda mızıka çalma çocuk vurulursun dicez?
bence bu biraz mutsuzluk olur biraz yalnızlık olur biraz da sahtekarlık olur ama hiç biri doru kelime olmaz.çünkü her savaşta biz mağlubuz,çocuklar mağlup.

neyse gerilmeyin morrissey dinleyin
I'm driving
Your girlfriend home
And she's saying
How she never chose you
"Turn left", she says
I turn left
And she says
"So how did I end up
So deeply involved in
The very existence
I planned on avoiding?
"
And I can't answer

I'm driving
Your girlfriend home
And she's laughing
To stop herself crying
"Drive on", she says
I drive on
And she says
"So how did I end up
Attached to this person
When his sense of humour
Gets gradually worser?
"
And I can't tell her

I'm parking
Outside her home
And we're shaking hands
Goodnight, so politely

so glad we met

Interpol - Narc (Paul Banks Remix)

Touch your thighs, I am the lonely one
'amember that last sweat
That was the right one
Oh, you mysteries are moving in the sun
I show some love and respect
God love you Beth

She found the lonely sound
She keeps on waiting for time out there
Love, can you love me, babe?
Love, is this loving, babe?
Is time turning around?

Feast your eyes, I am the only one
Control me, console me
That's how it should be done
Oh, history catch fire and so you run
I show love and respect
So glad we met

Pazar, Kasım 11, 2007

taze sıkılmış insan ruhu

gökyüzünü yıka bir avuç suyla
ve koş,kanatlarından kurtulmak için
aya varmaya daha çok var
aya varmaya daha çok var
ben ordan düştüm
yıldızları vurmaya çalışıyordum
sonsuz bir parlaklığın ortasında
ne kadar yalnız kaldığımızı hatırladım

o yüzden siyahtı su
ve kanadı...

Salı, Kasım 06, 2007

*kadın sustu.

SARILDILAR...

bir kitap düştü yere...
kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...

*nazım böyle demiş

bende:

bu zindan ki mukaddes bir iblis
ellerinde kadının gece karası ayrılık
yüreğinde yarı aydınlık özgürlük
gözleri yağmur telaşında
değişen kendimidir bilmiyor

üç yalnızlık önce ayrıldılar
vakit mavi, geceyarısı, istanbul
dudaklarında acı bir iklim gibi sonbahar
bir kapı kapandı sessiz
parmakları kanatan seni seviyorumlar

nazım okuyodum neyse böyle oldu.
neyse sen kızgın olma
kitaplardan ümidini kesme bence en azından şiirden gerçi ben söyleyince pek inandırıcı olmuyor

Pazartesi, Kasım 05, 2007

insan gecenin 4buçuğunda çok ciddi oluyor özellikle sabah verilmesi gereken ve daha yapmadığın bi ödevin varsa ve hatta twin peaks(ikiz tepeler)adlı david lynch yapımı muhteşem diziyi izlemekten kendini alamayınca daha ciddi oluor.evet yapamıyorum yapamadığım çok şey var ben ki tuvalete girdimmi 1saat 2saat takılan insanım kitabımı okurum,uyuya kalırım bunun gibi şeyler severim yani ama yapamıyorum mesela sigarayı bırakıcam alkolü bırakıcam temiz bi sayfa açıcam diorum yapamıorum.bugün atilla ilhan şiir yarışmasını kazanan arkadaşın bi şiirini gördüm.beğenmedim mesela ama bişey yapamıorum hayır ii bi şair deilim sadece para için yolladım şiirleri ama beni layık bulmadılar.gücenmiorum insan bu saatte bazı şeyleri görmezden gelio.yorgun hissediyorum.ateş benimle yürür.insan bu saatlerde heyecanlı oluyor.bişeyler olmasını beklemek kadar ızdırap veren bişey yok.insanın inkar edesi geliyor.zayıf.galiba balıkların güçsüz hafızaları olduğunu söylemek yanlış.onlar eminim bizden daha çok şey biliyor.insan zihninin en hafif olduğu zaman dilimi içerisindeyim.afrikaya yerleşmek istiyor insan böle zamanlarda.toprağı hissetmek dokunmak.gökyüzü yoksunuyuz.hepimiz muzdaribiz bundan.balıkları düşünmek kolay.mutlu olduklarını biliyorum.avlandıklarında,pişirilip yendiklerinde bile mutlular.saat 5e çeyrek var.bir çok ünlü yazar ve şairin eşcinsel olduğu aklıma geliyor.başka birini izlerken/gözlemlerken/seyrederken kendi yalnızlığında boğulmak.nüfus 51.201 ama aslında herkes gitti veya hiç tanıyamadın.o 1 sin.tedirgin oluyor insan bazen.sosyoloji okumanın dezevantajlarından biri,fazla gözlem yapmaya başlıosun.aslında yalan hep böyle olduğumu fark ettim.insanlara bakarken buluyorum kendimi.korkuyorum.içime kapanıyorum.ama gerekli olduğuna da inanıyorum.yoksa insanlara hep mutlu biri gibi nasıl gözükebilirsin.yalan söylemeyi seviyorum.insanların sana inanması ama aslında ortada öyle bir gerçek olmaması beni mutlu ediyor.gerçeğin ne olduğunu bende bilmiyorum.bazen çok üzülüyorum.bazen ağlıyorum çok.ama en fazla afrikaya ağlamışımdır.belki onunda yalnızlığı benimkine benziyordur.içinden çıkamadığın bir karanlık.en çok afrikaya ağlıyorum gerçekten.bazen uyuyamıyorum.konuşmayı seviyorum.buda bi nevi monolog.insan kendiyle çok konuşmamalı bence.ürperiyorsun öyle bulduğunda kendini.beni en çok insan elleri mutsuz ediyor.kişiliğin ve kimliğin birbirinden farklı şeyler olduğunu biliyorum ama eller ikisinide yansıtır gibime geliyor.bir insanın elllerinden onu tanıdığını sanmak kadar korkutucu bişey yok.çok insan tanıyorum.her gün sokakta yürüyen yüzlerine bakmaktan korktuğum genellikle.hepsini tanıdığımı zannediyorum.bazen uykudaymış gibi.ben bu saatlerde yalnız oluorum galiba.belki de sebebi bu.aslında hiç kimse bu saatlerde yalnız olmamalı içerde uyuyan biri olmalı.uyandırmamak için ses çıkarmadığın.bi ödevi yapmaktan üşendiğim için böyle davranıyorum bence.ırk ve ayrımcılık üstüne.bembeyaz bir odada galiba insan yazı yazabilir.bembeyaz bir oda hakkında yazı yazabilir.çok mutlu olur.zaman beni üzüyor hep.kaybolmak ilginçtir.süregelen izdüşümün dışavurumu.eve dönememek.en acısı bu olmalı.eve dönemiyorsan kaybolmuşsundur.ben öle düşünüyorum.nerde kaybolduğun çok önemli değil.herhangi bir şehirde/ülkede/kıtada kaybolabilirsin.ama irlanda olmasını tercih ederim.yada afrika.huzur,uzaklık.biliyorum kimse sahra çölüne yerleşmeyi,aç susuz günlerce dolaşmayı seçmez.bunlar fazlaca paul auster okumanın etkileri.ama ellerime bakıp kendimi tanıyamıyorum.cevap veriyorum.fransız kadınlarını seviyorum.isimleri yüzünden olabilir.isimler
.bir kadınla tanışıp ismini bilmek istemiyorum.herhangi bi isim söleyebilir.gerçek olmasını istemiyorum.sahte olanı seviyorum.gerçeklik hep dengeyi bozar.galiba sivil bir simetride yaşlanmak istiyorumdur.tam bir uyumsuzluk içinde.galiba hiç bi zaman şişman bi adam olmıcam.dişlerimin dökülmesinden korkuyorum.parmakların uyuşmasından korkarım.kolay yolu seçiyor.ağaçlar hakkında bi oyun düşünüyorum.tüm yapraklar düşene kadar bir ağacı sallarsın ama dediğim sadece sonbaharda olur biliyorum.güçsüzdürler ozaman.üşüyorum..çok sert yorumlar duyucam.şimdi oturup hiç bişey olmamış gibi twin peaks seyredicem.ama her satırda biraz daha eksildim.garip hiç yorgun değilim artık.güneşi özlemiyorum yanlış anlamayın.gece güzeldir.örtbas eder.bugün fazlasıyla gülmeyi düşünüyorum.ben uykusuz olduğumda insanlar komik geliyor.belki kimseyi beğenmiorum.herkesin bi yanlışı var.olmasa yalnız olmazdık bu kadar.birbirini çeken sözcükler kullanmayı seviyorum yanlıştır yalnızlık gibi.hoşuma gidiyor.uyumayı seven insanım biliosunuz ama onu zayıflık olarak görüorum artık uykuya ihtiyacımız olmasa.canım sıkılıyor.uykulu güneş.acı veren sevgi.siyah aydınlık.şifa veren ölüm.sevinçli keder.gölgesiz varoluş.silüetsiz hayaletler.sahipsiz yalnızlık.inançsız tanrı.parlak sıradanlık.şekspir hep yaşasın...

Pazartesi, Ekim 29, 2007

29 ekim doğumgünlerini kutlayalım kardeşlerim biri kıbrıs biri kırgızistanda

kadir ve semih doğumgünleriniz kutlu olsun size ulaşmak zor oluo ama bilin ki sizi seviyorum sizi özlüyorum sizi bekliyorum kendinize dikkat edin
odaya belirsizlik hakim sanki içerde uyuyan adam benim 2 senedir aynı evi aynı yemeği paylaştığım adam deil bir başkası.kendisini üç gündür görmüordum en sonunda bugün kapıyı açtı kilidi çevirdi içeri girdi ki kendisine müstesna bi şaka hazırlamıştım ama kurtuldu ondan içeri girdi esti gürledi vay efendim ev şöle daınıkmış böle kokuomuş tuvalet hala bozukmuymuş poşete mi sıçıcaz yine gibi serzenişlerle benim kafamda soru işaretleri odasına çekildi.havada sivrisinekler vardı onlar kaldı. neyse benim zihnim harıl harıl çalışıo tabi bu adam 3 gündür nerde???bu sorular hep cevapsız kaldı tabi.neyse biz kendimizi biraya verdik rakıya verdik sigaralar havada uçuşuo elden ele ağızdan ağıza ben unuttum bunu sora bi ara kaldırdık abi dedim gel bikaç lokma bişey ye abi ben aç deilim dedi.bi sigara yaktı elleri titreyerekten gözleri kısık televizyona baktı sonra beni süzdü gözlerini üstümde hissettim.dumanı suratıma üfledi tam ben ulan napıosun dememe kalmadan ben yatmaya gidiorum dedi.içimde bir anda kabaran o öfke söndü gitti.kabarık saçlarla uyumaya gitti.bir sigara yaktım sarhoşluk belirtileri göstermeye başlıyordum.anten ii çekmiyordu.tuvalete gitmeye üşeniyordum.evde poşet kalmamıştı.işte insanlar evlerinde tuvalet kağıdı kalmadığında canları sıkılır çünkü birinin gidip tuvalet kağıdı alması gerekir yyoksa kimse sıçamaz.ama bizim poşetimiz olmadığı için canımız sıkılıodu.poşet bulmak için de alışveriş yapmak lazımdı.alışverişe hep ben gidiyordum.saat 1 O hala içerde uyuyor ne zaman kalkar bilmiorum ama kalkınca kendisine sarılıcam çok özledim beni hiç bırakma dicem bir de küçük mektup yazdım ona yastığın altına koydum çok derin uyur hiç uyanmaz.uyanmasını dört gözle bekliorum.sivrisineklere selam.onlar uyanık kalmamı sağladılar.küçük ısırıklarıyla.kan bedeldir ödenir.ama çiğ yaradılışları yapıcak pek bişey yok.

Pazar, Ekim 28, 2007

20 23 27

When you walk without ease
On these
Streets were you were raised
I had a really bad dream
It lasted 20 years, 7 months, and 27 days
I never, I'm alone, and I
Never, ever oh ... had no one ever

Now I'm outside your house
I'm alone
And I'm outside your house
I hate to intrude ...
Oh, Alone, I'm Alone, I'm Alone, I'm Alone
I'm Alone
I'm Alone
And I never, never ... oh ... had no one ever
I never had no one ever
I never had no, no one ever
Had no one never
Never ... no ...
Oh ...

Perşembe, Eylül 13, 2007

güneşe göç var da kalan biz miyiz

back to the old house
I would rather not go
back to the old house
I would rather not go
back to the old house
there's too many
bad memories
too many memories

When you cycled by
here began all my dreams
the saddest thing I've ever seen
and you never knew
how much I really liked you
because I never even told you
oh, but I meant to

Are you still there?
or have you moved away?
or have you moved away?

I would love to go
back to the old house
but I never will
I never will
I never will
I never will

Pazar, Temmuz 22, 2007

kıçımdaki basura sinirlendiğimden

***-ki bağlacıyla yazılmıştır

unutmalı ve bozmalı
kibirli şakalarını kendine tanrı diyen
kırbaççının
üstümüze ölüm koydu
üstümüze kefen dikti
yoğunsun bir okadar da
boğulmuşsun
su üstünde kalmış kirli şaraplar içiliyor
kesikler ve yaralar
evliliği müjdeliyor
ejderha ini
oyun;mübala
ve tesiri çabuk kallavi şişelerde sihir
kutsanan balinalar
mürekkep kokulu
sarımsı kağıttan yapraklar ki
ağaçlar gökyüzüne çarpıyor
iri meraklı göz bebekleri
seni çıkardım içimden
çatısından kan damlayan bir hapishanenin
demir parmaklarından ve
bir kuş gözü kadar büyük gözüken güneşin bağrından
ve ortasından iki ucu zehir bir kılıcın
kendime hazineler yarattım
ki tanrı;
pek sevimsiz bir cinsel ilişkidir
temmuzun ortasında ağustos böcekleri
kabuğunu kırdım ben senin sana alkol verdim(ki şaraptır mütemadiyen)
sigara verdim
uyuşturucu yetiştirdim senin için kafatasımda
gemi:sana varamayacak kadar sisli
ve denizin ortasında uykuya dalacak kadar dertli
elbetteki istanbuldur
yoksa ses tellerimiz iltihaplanana kadar ağlardık

tutsak tutkal ve tutku
üç T si türdeşliğin narin bir korkuluk
rüyalarına eden kabuslarına giren
dirlik ecinni temennisi
blues takıntılı bir piç(ki blues jazzın piçidir-annesi pis bir neşedir)
eski bir ölünün söylemekten utandığı o irlanda türküsü
mezarlıklarda sarhoş olurduk
üç kızılderiliyle dans ettiğimi bilirim
birisinin gözleri yoktu
diğer ikisine sadece şekilsiz battaniyeler verilmişti

senin gökdelenlere dair bir hikayen vardı
toprak ananın basurlarıymış onlar rahatsız edici insan topluluğu
sıksan savaş çıkar
ikiz kulelere çarpan uçakların
birer toplu iğne olduğu söylenir

yüksek ve simetrisiz
ikisi de eşdeğer 3 artı 7
ki 10 dediğin zayıf bir nottur
parmak uçlarında sonrasız bir yangın
kızıllığından sayısız cinayet işlenmiş
cezası 13 dakka 7 saniye yatan çıkar
geri dönüşü gidişinden tedirgindi ırkçı meleğin
faşizme kol kanat gerdi
bizde kanatlarını kuşlara bağışladık
o yüzden her kuş yok oluşta önemsiz bir rol oynar
martılar;iki hiroşima arasında
gözü morarmış yeşil bir çocuğa benzer

utanmalı ve bozarmalı kendine tanrı diyen
bıçak yarasının şakalarından
çünkü bize inanmadı
çünkü bizi sattı
çünkü sen son gemiyi yaktın
bir kara kutu inançsızlığın

Pazar, Temmuz 15, 2007

sağ taraftaki videoların olduğu barda;

interpol-obstacle 2(pek kaliteli videolar değil ama dinlenebilir)
the smiths
ve muhteşem kanye west-daft punk işbirliği izlenebilir...

(bar değişiyor hani interpol nerde hani the smiths nerde demeyin bekleyin)

nash'lemek

daha bir sürü şey yapmak istedim ama yordu beni yeter dedim yani neyse because friends don't waste wine when there's words to sell

şarkılar

1-cazyapjazz-şehri istanbulda

2-interpol-rest my chemistry

I haven't slept for two days.
I've bathed in nothing but sweat.
And I've made hallways scenes for things to regret.
My friends they come.
And the lines they go by.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.

I live my life in cocaine.
Just a rage and three kinds of yes.
And I've made stairways.
such scenes for things that I regret
Oh those days in the sun.
They bring a tear to my eye.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.

But you're so young.
You're so young.
You look in my eyes.
you're so young so sweet so suprised.

So the sign says "ok"
Gotta take a ride just recline in the faraway.
Got to take some time to realize
That my friends they come.
and the lines they go by.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.

But you're so young.
You're so young
You look in my eyes.
You look so young.
So sweet. So suprised.
You look so young, like a daisy in my lazy eyes.

Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.
Tonight I'm gonna rest my chemistry.

NASH'LENDİ


Salı, Mayıs 29, 2007

okunması ızdırap veren bir yazı.uzun yazı.çok uzun

şimdi bu yazıyı bana doğumgünümü zehr eden bahçeşehir üniversitesi insanlarına adıyorum.
üniversite dediğin yer insanın kendini bilme yeridir.insan kendini bilmezse isterse odtüyü,isterse boğaziçini isterse oxfordu bitirsin,hiç bir manası yok.(bakın gece 3 üç itibariyle sarhoş olduktan sonra yattım uyudum 7 'de kalktım uykum kaçtı ben ki uykuyu seven adamım ama bana yapılan terbiyesizliğin hesabını ben sorarım düşüncesiyle kalktım burdayım)
şimdi olay şu ben okula zaman zaman gitmiyor olabilirim.ama devamsızlık gibi bir sürecin üniversite öğreniminde yeri olamaz .bunu yönetmeliklere koyan zihniyeti ben ezer geçerim.öncelikle bahçeşehir üniversitesi paralı.bi dolu öğrenci, işmiş gibi, gelip buraya baba parasıyla okuyorlar yetmiyor bi daha okuyorlar sınıf tekrarı yapıyorlar.burası eywallah güzel hoş.
ama ben bursluyum,ben anadolu çocuğuyum.ben yemem.bunlar ben geldim safım bi bok bilmiorum sandılar.ulan ben kendimi harcatcak adammıyım.hocalarda,güvenlik görevlisinde,kantincide ulan bir kapris,bi havalar.yok arkadaşım param beleş okuyorum ben.neyse
mesela şu bahçeşehir üniversitesi pis sömürgeci emperyalizmin vardığı son noktadır.öğrencileri olgun bireyler gibi deilde,okuldan kaçtığı için babası tarafından cezalandırılıcak ortaokul öğrencileri gibi görüyor.ben okula gitmesem sen yapsan finalini ben gelsem girsem bak nasıl geçiyorum.devam etmezsen okula giremezmişin.neymiş disiplinmiş.ulan imanımız sikildi be disiplinden.ben disiplin kelimesini telaffuz etmiyorum artık..sen bana disiplin öğretmiceksin.sosyolog olmayı öğreticeksin.senin görevin bu.ben o diplomayı alıcam.dekanın önünde ilk önce yırtıcam sonra yakıcam.üstüne de sigara içicem.bunda anlamıcak bi şey yok bana göre.
evet belki benden bi bok olmaz.evet ben zayıf karakterli bi adamım.bi işi bile doru düzgün yapamıyorum.ama bende şunu anlıyorum üniversite hayatı benim hayatım değil.ben öğreniceğimi hayattan öğrendim daha yaşıcağım şeyler varsa onları da görücem.bana akademik hayatın verebilceği hiç bir şey olmadığını tahmin ediyordum ama şimdi çok net anladım.mesele dünyayı görüp anlamaktan ibaretse ben anladım(neymiş istanbulmuş asıl ondan hiç bi bok olmaz).neyse ben farklı bir seçim yapıyorum.sürünmeyi göze alarak,yok olmayı göze alarak.bu bile cesaret gerektiriyor.(braveheart filminin insanda yarattığı o kahraman olma duygusuyla bunun bi alakası yok).(irlanda'lı olabilirim ama o kadar,william iskoçtu.)(ben sadece alkoliğim)
şimdi çok ağır eleştiriler gelebilir tavırlarıma.düşüncelerime.kabul ediyorum.çok geniş bi insan olduğumu da kabul ediyorum.fazlasıyla belkide ama mesela bi şekilde hayatta kalmak onuda beceriyoruz.
şimdi bu okul bi şekilde biticek.gidicem konuşucam.bunda hemfikiriz.ama nereye kadar devam edicek zorlama komedyamız ben onu merak ediyorum.
SİKNOT:aslında ben bugün güzel şeyler yazmak istiyordum.eşref güzel şeyler yazmış,semih güzel bi fotoğraf koymuş.insanlar aradı mesajlar attı doğumgünüm vesilesiyle.aramayanlar elbet oldu zaten aramalarını beklemiyordum açıkçası,yanılmadım.
tabi ki günden güne doğumgünümlerimde yaşadığım atraskyonlar azalıyor.anlayabiliyorum.zaten içimde de bir gram heyecan,adrenalin kalmadı.
neyse isterdim ki beni seven insanlara şurdan güzel bi şiir gönderiyim,bi şarkı gönderiyim olmadı.istanbuldan da gidiyorum en kısa zamanda burdan duyurulur.tabi tatil maksatlı temelli değil.tabi olasılıkları da gözardı etmemek lazım.aynı zamanda
BİTNOT:festivaller konusunda yakında bir açıklama yapıcam.hangisi iyidir,hangisine gidilsin.ozana bilet al,parası yoktur onun...etc.bu konuları açıklığa kavuşturucam.
KENARNOT:küçük iskenderin de doğum gününü kutlamak isterim.aynı gün doğmuşuz.bu belkide gerçekten bi tesadüf deildir???
MESLEKNOTU:mesleğimi de kısa zamanda ilan edicem.ilginç ve saçma olucağından emin olabilirsiniz.hayır hayır düşündüğünüz gibi deil.
NOTORTALAMASI:yazı bitmiştir.su içmeliyim.sigara bırakılıcak.para yok zaten.alkol kötülüklerin anası.içmem içiririm.
YAZRİCASI:mehmet enderden(finalleri olduğunu biliyorum ama)ozanı karşıyakadan kalkan bir vapurdan deniz atmasını rica ediyorum.ve ya 216 numaralı vapur seferinden oda olabilir.böyle bi seferin varlığından şüphelide olsam.bunu çok içtenlikle istiyorum mehmet bilemezsin.az geldi tokadı basarsın.elaleme rezil edersin.o senin yaratıcılığına kalmış.yaz geldi ozana olan kinim depreşmeye başladı.
YAZMODU:valla yazda gelir.havalar da bi güzel.of of şimdi ben gelicem eşref akıcaz kuşadasına.aman allahım.sen anladın.müthişsin.insanların sınavı,okulu var.senle benim neyimiz var.????

BUM BUM MARDY BUM:zıplayan deniz kaplumbağaları adına bu blog panayıra benzemiş....

Perşembe, Mayıs 24, 2007

Steven Patrick Morrissey 22 mayıs

I'm writing this to say
In a gentle way
Thank You - but no
I will live my life as I
Will undoubtedly die - alone
I'm writing this to say
In a gentle way
Thank You ...
I will live my life as I ... oh
For whether you stay
Or stray
An inbuilt guilt catches up with you
And as it comes around to your place
At 5 A.M.; wakes you up
And it laughs in your face
Don't Speak !
Sing ...


İYİ Kİ DOĞDUN MORRİSSEY

Perşembe, Mayıs 10, 2007

küçül iskender

27 tane biçimsizlik ve bir o kadar da simetri yoksunluğu
parmakların arasındaki ter ve saçlarındaki inançsız koku
tanrı-karşıtı.evet.ruh savar oyunu.113 komedya ve iki tragedya
bir(a,a)dam.kesinlikle dedektif.
suç ve katil hiç yok artık.hayalgücü zımbırtısı.
ölen ölümsüzler.
evlilik=mayın+sprey boya.içine,dışına sıçılmış bir sanat eseri

duvarları boyayan peygamber
slogan atan peygamber
çatışmaya giren peygamber
kelime dağarcığı olmayan peygamber
tanrısız peygamber
bel soğukluğu yaşayan peygamber
asasız peygamber
inançsız peygamber
eşcinsel peygamber
tanrısıyla sevişen peygamber

diz kapaklarını kır
ve gözlerini iç onun...

Çarşamba, Nisan 18, 2007

Cumartesi, Nisan 14, 2007

ireland















The kind people
Have a wonderful dream
Margaret On The Guillotine
Cause people like you
Make me feel so tired
When will you die ?
When will you die ?
When will you die ?
When will you die ?
When will you die ?

And people like you
Make me feel so old inside
Please die

And kind people
Do not shelter this dream
Make it real
Make the dream real
Make the dream real
Make it real
Make the dream real
Make it real

Salı, Mart 20, 2007

profili oğlan çocuğu.....

özel yağmurunu yanında gezdirirdi
cam tozu serpintisi su pırıltısı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevda çetin bir sınav bunu bilirdi
yüreğini tüketen epeyce ağrılı
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
sabahtan akşama bütün gün

bir kalemle buluşmasın şairdi
siirleri nedense ağır yaralı
gizliden gizliye kan kaybediyor
eli fırça tutunca yaptığı resim
bir yangın korkusu gibi özgün
kim olduğunu kim bilebilirdi
başka bir gezegenden gelmiş
su altında yaşıyor çünkü uzaylı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
kaç kadın olabiliyor kaç erkek
sabahtan akşama bütün gün

elleri soğuk ve saydam upuzun gelirdi
gözlerinin beyazını kırmızıya çevirmiş
sesi başka bir ses göğüslerini silmiş
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevmek kalın bir tünel bir kere girildi
artık anlamı yok gecenin gündüzün
uzak uzak imdat sinyalleri verirdi
sabahtan akşama bütün gün

profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
onu benden başka kim sevebilirdi
atilla ilhan

Pazar, Şubat 25, 2007

Perşembe, Şubat 22, 2007

ifistanbul 2007

Kurt Cobain: Bir Oğul Hakkında / Kurt Cobain: About A Son :
ilk gittiğim filmdi kurt'le yapılan röportajların görüntüye dökülmüş haliydi.içinde kurt yoktu.seattle,aberdeen,olympia vardı.ilginç olmuş.ama sıkıcı bi hal alıyor bi süre sonra.yinede izlemeye değerdi.





Glastonbury / Glastonbury:
gittiğim ikinci ve son filmde buydu gerçekten başarılı bi çalışma.
festivale gitmiş kadar oldum.kendimden bişeyler buldum.içimde bi kıpırtı hissettim gerçekten.ama filme girmeden abi nasıl olsa film kısadır çişimi tutarım nolcak dedim.film 140 dakkaymış.filmden sonra 20 dakika işedim.kendimde de festivalci ruhu olduğunu keşfettim.ama şununda farkına vardım.bizimki festivalse glastonbury bir okul,bir hayat felsefesi,bir yaşam biçimi....




kurt'ü andık...



sen kurt ü ancaz diye yemek yemeden gel konsere.tek başına fotoğraf makinanla.sonra gruplarda fos çıksın 6 saat ayakta dikil yorgunluk.saflarımızı aldık yinede kurt cobain'in 40ncı doğum günü vesilesiyle studio liveda verilen partide.az insan vardı hafta içiydi tabi bide yinede içim rahat.fotoğraf çektim sonra son grubu izlemedim sıkıldım.çıktım bi çılgın dürüm attım eve geldim.(ilk resimdeki grup ilk grup isimlerini bilmiyom pekde başarılı deillerdi ama breed fena deiğildi hani).ikinci grup daha iyiydi vokalin layne staley gibi olmaya çalışması sahnede hareketler falan gözümden kaçmadı


Salı, Şubat 20, 2007

Gotta find a way, to find a way, when I'm here

kurt'ün 40. doğumgünü
"Come on people now, smile on your brother and
everybody get together, try to lo
ve one another right now"































Come on over and do the twist                                                                     
Over-do it and have a fit

Love you so much it makes me sick
Come on over and do the twist....




And if you fool yourself
You will make him happy
He'll keep you in a jar
Then you'll think you're happy
He'll give you breathing holes
Then you will seem happy
You'll wallow in the shit
then you'll think you're happy now



*

Sevince ölesiye sevilir, kalınırdı
Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi
Sonra şehirler uyur,kalbim örselenirdi

Ne diyarbakır anladı beni, ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen

Gidince upuzun,kırılmış dallar gibi
Üşürdü ömrümüz,saçakta kuşlar gibi
Kederden geberten hasret ezberlenirdi

Ne anılar anladı beni yar ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen

Geliyorum köpekler gibi acı çekerek
Geliyorum hasretinin gözlerinde öperek...


*tma,çok uzakta bir yer var
o yerlerde mutluluklar
resmi yok bunun
içimizde bir yerlerde
acısı var...

Pazartesi, Şubat 19, 2007

Perşembe, Şubat 15, 2007

ucuz yazı

saatin 6 buçuğunda dünyanın tüm şairlerlerini
ruhunda hissetmek.sanki hepsi ırzıma geçiyor.
27sinde ölmek gibi,ışığı gösterenlerinden izinden.
günlerdir süren katlanılmaz yalnızlık ve ölüm hakkında konuşup durmak.kendi kendine, anlatıcak biri olmadan.kendim için bir seri katil kiralamışım gibi.beceriksiz ve kırılgan tanrılar.
sevdiğin her kadında biraz daha azalmak gibi.ucuz kelimelerde,ucuz romanlarda kaybolup gitmek.uykusuzluk çekiyor şiirler.


içimden garip şeyler yazmak geliyor
mesela
sen temiz bir cinsel ilişkinin sonucunda meydana geldin
bense çok pis bir küfrün sonucuyum
anal yoldan
ifadesiz bir yalnızlığın tohumuyum...

bukowski gibi yaşamak.alkolizmin etkisinde.beyin hücrelerine söz geçiremediğini anladığında onları yok edersin.basit ve etkili.fazla düşünmek insana acıdan başka birşey kazandırmıyor.
dünyaya karşı sorumluluğu olmayan adam.zekamı niye bilim için veya hayatı kolaylaştırmak için kullaniyim.insanlara niye yardım ediyim.daha iyi bir insan olmak içinmi,insanların beni sevmesi için mi?ben galiba sadece zarar vermekten hoşlanıyorum.zaten bir şair zafere şeytan sayesinde ulaşır.tanrı zaten pis işlerini şairlere yaptırır.şeytanı onların üstüne salar.acı çekmeleri ve gerçeği göstermeleri için.ve sonrada onlara acısız bir ölüm bahşeder.intihar gibi yada uyuşturucu alkol gibi şeyler...

saplandıkça,saklanıyor
saklandıkça,zorlaşıyor
içimdeki saklambaçlar...

ve tanrı bizi sevmedi.eminim yoksa bizi dünyaya göndermezdi.içindeki tüm öfkeyi,tüm nefreti üstümüze boşalttı.lanetlenmiş doğuyoruz.sonra bize kaleydoskopundan bakıp dalga geçiyor.dua etmeye değmezsin...

içimde biri daha var
benden ayrı(tanrı,tanrı,tanrı)
içimdeki tanrı
sanki her hamlemi görüyor
bir yangının iki tarafıyız
ben kaybettikçe,o çoğalıyor...



Çarşamba, Şubat 14, 2007

better than god,better than god....



Take me out tonight
where there's music and there's people
who are young and alive
driving in your car
I never never want to go home
because I haven't got one anymore

Take me out tonight
because I want to see people
and I want to see life
driving in your car
oh please don't drop me home
because it's not my home, it's their home
and I'm welcome no more

And if a double-decker bus
crashes in to us
to die by your side
is such a heavenly way to die
and if a ten ton truck
kills the both of us
to die by your side
well the pleasure, the privilege is mine

Take me out tonight
take me anywhere, I don't care
I don't care, I don't care
and in the darkened underpass
I thought Oh God, my chance has come at last
but then a strange fear gripped me
and I just couldn't ask

Take me out tonight
oh take me anywhere, I don't care
I don't care, I don't care
driving in your car
I never never want to go home
because I haven't got one
no, I haven't got one

And if a double-decker bus
crashes in to us
to die by your side
is such a heavenly way to die
and if a ten ton truck
kills the both of us
to die by your side
well the pleasure, the privilege is mine

There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out

jonny 'marley' greenwood


Jonny Greenwood's reggae compilation… no, really
bende ilginç buldum gerçekten.
eşeğin amına su kaçmış,thom yorke swing
yapsa belki ama neyse...

morrissey demiş zamanında:
'Reggae is vile

Nirvana: Live! Tonight! Sold Out!!

Salı, Şubat 13, 2007

Pazartesi, Şubat 12, 2007

modern folk beşlisi ve içimizdeki hain


şimdi eşrefin blogundaki beatles hatırasını görünce dedimki madem özlemimizi bloglar aracılığıyla gideriyoruz,payımıza düşen yapılsın meydan boş kalmasın.Çünkü meydanı boş bulan bazı sinsi,kerkenez arkadaşlar bundan faydalanıp izzeti nefsimize saldırıyorlar,onu tuvalete atıyorlar.
eşref sevgi,dostluk üzerine bir yazı yazarken ben aramıza sızan bu adamların gerçek yüzünü meydana çıkarmak ve zihinlerdeki ihanet,hiyanet düşüncelerine bir son vermek istedim.
fotoğraftada görüldüğü gibi yine bir dersane çıkışı has,yiğit delikanlı olan bizler elimizde defter kitap olmaksızın bira içmeye koşar adımlarla gelmişiz.yüzümüzdeki bu anlamsız bakıştan herşey anlaşılıyor.bizim saf ve tertemiz duygular eşliğinde geldiğimiz mekan bazı arkadaşların,
kendini bilmezlerin varlığıyla kirleniyor.bakın beyler fotoğrafta bira içmeyen adam kim,elinde defterle gaztecilere gelen kim soruyorum??
müslehiddin hakkımda asılsız iddialar ortaya atarak gerilimi sen başlattın.bende istemezdim böle birbirimize laf atalım,fotoğraflar yayınlansın.onlar keşke güzel anılar olarak kalsaydı keşkeeeeeeeeeeee.ben yinede dostluk elini uzatıyorum:buraya gelicekmişin beni arıyosun bizde kalıosun tokat manyağı,yaparım tripod ozanı üzerine salarım...

the new tripod is coming with the new part



İt's a story about an unimpeded turk...

On the road where people have small guns
Zero-one is the score we've
And the big thing is coming through
No one can stop him without a big ventage

Cumartesi, Şubat 10, 2007

ünlü-rüya ve it's so big


türk müziğine 90 larda damga vurmuş olması gereken bir şarkı rüya ama sanırım vurmadı.silindi gitti.kayboldu.yazık olmuş bence.tadı damakta kalanlardan.millet yeni bi grup çıkmış abi dinledin mi şöle iimiş böle taşaklıymış gibi muabbetlere girio bende size diyorumki bunlar palavra bunlar safsata bunlar anlamsız.bu ünlü dediğiniz grubun googleda resmi bile yok ama adamlar olayı bitirmiş 90lar bu şarkıylada benim için bitmiştir.grunge da ölmüş farkına vardım.


gözümü açtığım gördüğüme inanmadım
sanki büyüdü dünya korkarım aman allah

OZAN:kıskanılan gerçek
gerekli bilgi:(google da ozan diye aratınca bu geliyor,anlamadım)
gereksiz bilgi:ozan hakkindaki malum bahis bizzat ve bizzat gerçeği yansıtmaktatır.hiç bir abartma söz konusu olamaz,bize yakışmaz.çeşitli barlarda,sokaklarda veya evlerde anlatılan olaylar gerçektir ve birebir benim tanıklığımda yaşanmıştır.ama bu mevzu bahis ozan tarafından yalanlanmaktatır ve hayatı boyuncada yalanlanıcaktır.bir kuzen ,bir dost olarak insanları bilgilendirmek ozan hakkında benim görevim.bunuda kendime vazife edindim.ozana mesajım burdan bir deyişle beraber geliyor;
kobra köye vardığında,yılanlar kaçışır.
Kıskanç yılan adamı çileden çıkarır.
kobra meydana çıktığında at eşeğin arkasına saklanır.
kobranın önünde cümle alem şaşırır.
son bilgi:m nokta ender bana bu yazı konusunda ciddi bir şekilde ilham kaynağı olmuştur.ozan hakkında detaylı bilgi içinde kendisine başvurulabilir.o da benim gibi ozanla uzun vakitler geçirdi ikimizinde yıllarca sürücek psikolojik tedavilere ihtiyacımız olduğunu kabul etmek gerekiyor.AMA KOBRA KAPIYA DAYANDIĞINDA KİM GELDİ Kİ DEMEMELİ....
yazıyı bitiren bilgi:ozan umuyoruz ki sektöre hizmet vericektir ve türkün,türk evlatlarının uluslararası düzeyde istenilen,beklenilen mertebeye erişmesini tek başına sağlıcaktır.mehmet bu geyik çok uzadı ozan gerilicek.
vasiyet:büyük ihtimalle ozan bu yazıyı okuyacak ve gerekeni yapıcak ama ben gerçek için çabaladım,yıllar süren araştırmaların ve yazıların dökümanların fotoğrafların incelenmesi sonucunda ortaya da OZAN ve GEÇMİŞDEN GÜNÜMÜZE TÜRK GERÇEĞİ adlı çalışma ortaya çıktı.büyük ihtimalle raflara varamadan imha edilicektir.ama beni tek tedirgin eden nokta ozanın alt katta uyuyo olması ve her an uyanıp beni bu yazıyı yazarken yakalıyabilecek olması.şartların elverişsizliği nedeniyle daha detaylı bilgiyi daha sonra benimle birebir görüşerek alabileceksiniz.tabuları yıkan bi adam ozan ve tanrı tüm ortalamalara sabır versin...

Perşembe, Şubat 08, 2007

küçük eşref:paradoks ve karanlığın içindeki karanlık


benim üzüldüğüm nokta burdaki paradoksun yanlış anlaşılması ki aslında paradoks bir yanılsamadır yanlış anlamadan ibarettir ama küçük eşref kendine bu mahlası alırken göndermeler yapıyor. küçük iskenderin o karanlık sert acımasız dünyasına aşkla ve sevgiyle yapılan küçük göndermeler ki aslında eşrefin içindeki karanlığa yenilmeme arzusunun kelimelere dökülmüş hali bu.arzu ve şiddet birbirinin kuzenidir akraba bağı vardır nasıl cinnet ve katilin arasında bi doku varsa elle tutulamayan öle bir şey işte eşrefin içindeki aşkla nefretin bağı.acımasız ama bir okadar naif.tutkulu ama mağlup.tutmaya çalıştıkça parça parça oluyor.dinlemekten yorulduğunuz bir şarkı gibi.gri değil mavi ve yeşil ve kırmızı ve mor...I had no one ever

ah ah nobody knows me
nobody knows me

Pazartesi, Aralık 04, 2006

vuuuuuuuuuuu



babyshambles yeni EP çıkarmış içinde güzel şarkılar war.fuck foreverdan sonra bizi neler bekliyor.dinleyin,görün.

not:resmin konuyla alakası yoktur.
allposter.com'dan cp'dir.

martin scorsese


martin scorsese ünlü bir yönetmendir.
zamanında büyük filmler yaptığını kabul ediyorum.
ama sen şimdi bi filme 10 tane iyi oyuncu koyup
ondan sonra bu filmden verim elde edemiyosan,
bi durucaksın.martincim olmuyor.
nerde kızgın boğa,
nerde taxi driver....
000000000000h00000000000000000

Çarşamba, Kasım 29, 2006


takvimlerle ölçülemeyecek kadar uzun zaman sonra bloga tekrar yazmaya başlıyorum.
diyeceksiniz nerdeydin?neler oldu kimler gitti kimler geldi....
bol bol zamanımız var hepsini anlatıcam

başlangıç olarak....yalnızlık

slip into the autumn shade
I could sleep for days...

Cumartesi, Aralık 31, 2005

yeni yıl

coldplay-bigger faster,the scientist,in my place,talk
kaybolmuştum
ve senin için bekliyordum....

Salı, Aralık 27, 2005

KAOS

kaos,toplumu özgürleştirir..........

Cumartesi, Kasım 26, 2005

nobel

nobel sanat ödülü aydın doğu.........

Cumartesi, Kasım 19, 2005

Pazar, Kasım 06, 2005

the subways,m83,fiona apple,stardust dinleyin

Cuma, Eylül 30, 2005

jazzzzzz....


Biraz sıcak jazz lütfen...
Dışarda kar var ve ocağın başında,battaniyenin içinde sıcacığız.Radyodan gelen saksofonun sesi, gecenin içinde otobanlardayız.Taştan,soğuk binaların arasında duyduğumuz fon müziği.Kutsal bir el,jazz değdiği yeri yakıyor.Ve vakitsiz bir siyahlıkta yeniden yaratılıyoruz...

Cuma, Eylül 23, 2005

WOULD?

Am I wrong?
Have I run too far to get home?
Have I gone?
And left you here alone?
IF I WOULD,COULD YOU?

Salı, Eylül 20, 2005

ehliyet

Şu ehliyet çok mühim bi şey.Eşref sınava girdi.Yoğun stres içinde geçen 21 günlük bekleme süresinin ardından benim kararlı ve kendinden emin girişlerimle sınav sonuçlarını öğrendi.Kendisi 98,95 ve 93lük skorlarla ehliyet almaya hak kazanmıştır.Kutluyorum.Tabi beni gezdireceği(nereye götüreceğini o biliyor)günleri sabırsızlıkla bekliyorum.Kendisini de seviyorum.Her ne kadar kendisini Playsatation2'deki pes4'de, halk arasındaki deyimiyle japon futbolunda 83415 defa yenmeme rağmen seviyorum.Kendisi yenilen pehlivan güreşe doymazmış kuşağının son temsilcilerinden,ama yine kendisinin bildiği nedenlerden dolayı artık DOBİŞKO'ya gidemiyoruz.Neyse gezicez arkadaşım,görüşürüzz.......Bu arada MEHMET ENDER'inde ehliyet sınavını kazandığını öğrendim sevindim....

Pazar, Eylül 18, 2005

Salı, Eylül 13, 2005

...........

Tutku;kalbin aşktan yorulduğu ve soluk almaya ihtiyaç duyduğu yerdedir.Aşk,sürekli karşılık bekler.Ama tutkunu karşılığı yoktur.Sadece o ana özgüdür.Geçicidir.Ama aşk kadar tehlikelidir.Çünkü aşk bir duygu karmaşasıdır,tutku ise en güçlü duygudur.Ne istediğinizi tam olarak bilirsiniz,neyi yada kimi istediğinizi.Ve bu sizi öldürebilir.Tutku;katildir,göğsünüzden akan kanı içersiniz ve ölürsünüz.Sizi öldürmeye gelen bir katilden daha fazla mutluluk veren tek şey tutkudur.Saklanabileceğiniz hiçbir yer yok....Tutku sizi gelir bulur.Ben ki varoluşçu değilim.Hislere inanırım.Aşka da,tutkuyu da inanıyorum.Bu arada Kurt Cobain ve Layne Staley'i anmayı unutuyoruz.İlham veren ruhlara selam.......

Çarşamba, Eylül 07, 2005

gittim,gördüm ve öldüm

Gittik festivale skin olsu korn olsun The cure olsun hot hot heat olsun ne biliyim bi rashit olsun izledik geldik.Şahaneydi.Çoştuk.Ama donduk,bi kaçımız zatüre oldu.1200 kişi hastanelik olmuş neyse.Yerli yersiz pogo yapan adamlar vardı kınadım.Çok yorulduk ama değdi.Bi de oralara gidip kendimizi ateşe atmasaydık.........neyse çok kötüyüm çok anlatamam.

Pazartesi, Ağustos 29, 2005

Alice in chains


Ben alice in chains'e gerektiği kadar saygı ve sevgi beslenmediğini düşünüyorum.Rooster,would,them bones,angry chair,we die young neyse sinirleniyorum.Layne staley gibi bi ses warken.......... allah belanızı versin...

here's how my thinking pattern went:when ı tried drugs,they were great,an they worked for me years,and now they're turning against me-and now I'm walking through hell,and this suck
s

Perşembe, Ağustos 25, 2005

run baby run.....


kaç ve kurtul kendinden;özgürlüğün parayla satın alındığı,çocukların aç bırakıldığı,kurşunların son yemeğimiz olduğu,gözyaşlarına değer verilmeyen,saf ve temiz olanın ırzına geçildiği,savaşın güzel bir filmden daha çok konuşulduğu,aşkın artık satır aralarında bir kaç kelimeden ibaret olduğu,renklerin anlamlarını kaybettiği,güneşin daha kanlı bir gün için doğduğu,gecenin de artık sadece vahşeti örtmek için geldiği bu düzenden kaç bebeğim.Belki sen melekleri görürsün......

rock time


THE CURE,KORN,THE OFFSPRING,SKIN,HOT HOT HEAT,REPLİKAS,THE TEARS,TİMO MAAS hayır ben daha ne diyim? gidiyoruz arkadaşım bu kadar yani izlemeyen ölsün cure'u.Son sözümde budur hani.
Whenever I'm alone with you......I'll always love you

Salı, Ağustos 23, 2005

ÖYS

walla bilmiom da nu öys'e hakkında içimde kötü hisler var.Daha çalışmaya bile başlamadım.Hani konular da arttı!!Daha bunun edebiyatı var,ne biliyim integrali var.Oooooff off
Bide sting'ten it's probably me 'yi dinliyorum iyice bi kötü oldum kendime gelmem toparlanmam lazım,daha istanbul'a gitcem.Çok depresifim.I hate to say it,İt's probably me......

rockNcoke

rockNcoke için saçlarımı kırmızıya boyattım.çok pis burjuvayım.kapitalizm beni yendi lan napııim=====????

Pazar, Ağustos 21, 2005


the trickster...

Cumartesi, Ağustos 20, 2005

ozan

ozan; bundan sonra izmir ekonomi üniversite'si yazılım mühendisliğinde bulunucak.
kendisi izmirli artık,denizliyle olan bütün bağlarını koparmıştır.Aramayın,sormayın....

Perşembe, Ağustos 18, 2005

özür ..........

küba gerçeği adlı yazımın gerçeklik dışı konulardan ibaret olduğunu,orda belirtilen şahıslarında aslında varolmadığını burda belirtmek istiyorum.Bir de özellikle konunun anlamsızlığı ve cümleler arasında hiç bir bağ olmamasınada değinmek istyorum.Birbiriyle çelişkiye düşen safsatalardan ibaret olan bu yazımın çok ciddiye alınmamasını tavsiye ediyorum.Çünkü ciddiye alırsanız bu sefer ozanın başına konulan ödülden de haberdar olmak istersiniz!!!EVET küba polisi ozanın canlısına 1000 pezo,ölüsüne 1000 pezo(küba pezosu=çok değerli)ödül koydu.gördüğünüz gibi ölü yada diri farketmiyor onlar için.Neyse aşağıdaki yazı gerçekten manasız bi yazı oldu beni bu yazımla değerlendirmenizi istemem.Aslında ciddi şeyler de yazabilen bi insanım ve fena yazmıyorum.Artık ciddi olucam yazılarımda veya aradaki dozu ayarlamayı öğrenicem.Kendinize dikkat edin.....

KÜBA gerçeği



gördüğünüz şahıs ozan. küba hükümeti onu dolandırıcılık suçundan dolayı arıyor.Türkiye'de olduğu biliniyor.Hatta denizli'de olduğu söyleniyor,hatta kendisi öz ve öz kuzenim.Hatta şu an bodrum katında horlayarak uyumakta,ama ben iyi bir insan olmamın yanında gammaz değilim,şerefsiz hiç değilim.Öz kuzenimi ihbar etmem,kendisiyle problemlerimiz olduğu doğru ama severim kendisini bide bana olan borçları kapatsa neyse şurda iki kuruşun hesabını yapıcak adam değilim.Burda söylemek istediğim ozan kader kurbanıdır,bir talihsizliğin sonucudur.Demek istediğim bob marley'in "I shot the sheriff" adlı şarkısı olmasa biz şu an küba'dan amerika'ya kaçma planları yapar bir vaziyette marihuana satıyor olurduk(Ki bu sanıldığı kadar kötü bir şey değil).Ozan yakalandığımızda bu şarkıyı söylemeye başlamasaydı ne ben bu satırları yazabilirdim,ne de siz ozanla benim aramda nasıl kan bağı olabildiği hakkında kafa patlatırken felç geçirebilirdiniz.Şimdi burda bu şarkının sözlerini yazıp kendimi yormıcam,merak eden girer bakar,ingilizce'side varsa anlar.önemli olan polislerin bu şarkıyı duyduktan sonra bizim nasıl bir komplonun kucağında oturuyor olmamızı anlamaları.Ve böylelikle bizi saldılar.Ama sonra ozanın dur durak bilmeyen bir bob marley fanı olduğunu öğrenen küba polisi; ozanın I shot the sheriff şarkısını söylemesinin amacının ispanyolca bilmediği için entarnasyonel bir dilde masumiyetini anlatma amacı gütmediğinin,gerçeğin ozanın aslında bir b.kun farkında olmadan k.çımızı kurtarmış olmasının farkına varmalarıyla farklı bir boyuta taşındı.Şimdi kuzenimin küba'ya iadesi söz konusu. küba polisi daha önce hiç bu kadar küçük düşmediklerine karar vermişler ve kana susamış köpekbalıkları gibi ozanı istiyorlar.müzakerelerin sürdüğünü biliyoruz bu arada ozan uyumaya devam ediyor.Birazdan,dün akşam mehmet ender ile yakaladığımız ve bilal ismini verdiğimiz küçük ama yırtıcı kertenkelemizi üstüne salıcam.hayır korkuyorum beni de dolandırmış olmasın :)OZANNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNNN

Cumartesi, Ağustos 13, 2005

Çubucak


hayır gittikte n'oldu? hatunla kavga ettik birsürü, gerildik hoş mu oldu yani?
sefalet;açlık parasızlık.boğazlarda şişti mazallah
neyse döndük valla insanın evi gibiside yok bizimkilerde tatile gitti.Ev boş bir hafta kendimizi alkole mi versek ne yapsak ozancım?

Perşembe, Ağustos 11, 2005

kandırmam gerek bu kahrolası gerçekliği


kendisi bi garip melek,ardına düşmeniz gerek kendisi bir garip melek farkına varmanız gerek............

aldırmazsan aldırma ama kendini kandırman gerek,kandırmazsan kandırma ozaman sana anlatmam gerek,,, dağları

tanita tikaram


Twist in my sobriety diorum başka bişey de demiorum

son günlerde paso bu şarkıyı dinliorum o yüzden sizinle paylaşıyım dedim ben ki herkesibeğenmem......

Çarşamba, Ağustos 10, 2005

cinayet,şeytanın ereksiyon halidir


ancak özgür insan suç işleyebilir;
ve kaos anarşinin pratiğe dökülmüş halidir
anne yeter artık zorlama yemicem......
inancım yok benimmmmmmm

ozan:kendini bil

bu bizim sınıf; siz şimdi bu fotoğraftan bizim gayri ciddi bi lakayıt bi seviyesiz sınıf olduğumuz fikrine kapıldınız ama yok öle bişey gördüğünüz adamların hepsi derslerde son derece atik,pozitif,aktivist insanlar şu solda öle eli havada, bi robert de niro(bakınız kızgın boğa,taxi driver vsvs,,)bi kuzenini sevmeyen tavırlar içinde olan adam benim güzel mi güzel bi kız arkadaşım var çok seviorum kendisini allah bizi mesut etsin nyse bide ozan var artık ozanı hiç sevmiyorum burdan bunu açıklıorum benim yanıma gelip serkan biz çubucağa gidioz istersen sende gel ama sen meşgulsün kal burda ben 4 gün sora gelicem takılırız diyen adam, ozan bugüne bugün birbirimizin yüzüne bakan insanlarız yapma..... nyse TMA yız biz bide arıor adam ordan vodkayı unuttuk söleyin serkan alsın size versin siz getirin ama düşünülmüo bu adamın işi varmıdır şekerparesini alıp el ele göz göze sin city seyretmeye gitmiştir denilmio nys çok doluyum ozan sana bide olgu var kendisini çok seviorum burdan duyuruorum çok kkral bi insan bu arkadaşlarında fotoğraflarını kısa zaman içinde yayınlıcam

ilişkiler

ozan çubucağa gidio serkan istersen sende gel dio bi isteksiz şekilde bi sallamazlık havası neyse bende söledim kendisini sevmiyorum artık çok doluyum kendisine bugüne bugün birbirimizin yüzüne bakan insanlarız nys ozanı ortamlara ben soktum elinden tuttum sinemaya götürdüm elinden tuttum tost yemeye götürdüm kayseriden geldiğinde ozan sağını solunu bilmiodu(hala bilmio o ayrı)sevdim kendisini bağrıma bastım bu muydu yani nys çok doluyum ozan çok akşam 7 bira içtim kendimizi uyuşturucuya mı versek dedik yapamadık garda güneşin doğuşunu seyrettikama hiç bişey zamanı geri getirmior ozan sen bi heves bi neşe içinde cubucağa çaırsan gelmezmiydim?????