Pazar, Şubat 25, 2007

Perşembe, Şubat 22, 2007

ifistanbul 2007

Kurt Cobain: Bir Oğul Hakkında / Kurt Cobain: About A Son :
ilk gittiğim filmdi kurt'le yapılan röportajların görüntüye dökülmüş haliydi.içinde kurt yoktu.seattle,aberdeen,olympia vardı.ilginç olmuş.ama sıkıcı bi hal alıyor bi süre sonra.yinede izlemeye değerdi.





Glastonbury / Glastonbury:
gittiğim ikinci ve son filmde buydu gerçekten başarılı bi çalışma.
festivale gitmiş kadar oldum.kendimden bişeyler buldum.içimde bi kıpırtı hissettim gerçekten.ama filme girmeden abi nasıl olsa film kısadır çişimi tutarım nolcak dedim.film 140 dakkaymış.filmden sonra 20 dakika işedim.kendimde de festivalci ruhu olduğunu keşfettim.ama şununda farkına vardım.bizimki festivalse glastonbury bir okul,bir hayat felsefesi,bir yaşam biçimi....




kurt'ü andık...



sen kurt ü ancaz diye yemek yemeden gel konsere.tek başına fotoğraf makinanla.sonra gruplarda fos çıksın 6 saat ayakta dikil yorgunluk.saflarımızı aldık yinede kurt cobain'in 40ncı doğum günü vesilesiyle studio liveda verilen partide.az insan vardı hafta içiydi tabi bide yinede içim rahat.fotoğraf çektim sonra son grubu izlemedim sıkıldım.çıktım bi çılgın dürüm attım eve geldim.(ilk resimdeki grup ilk grup isimlerini bilmiyom pekde başarılı deillerdi ama breed fena deiğildi hani).ikinci grup daha iyiydi vokalin layne staley gibi olmaya çalışması sahnede hareketler falan gözümden kaçmadı


Salı, Şubat 20, 2007

Gotta find a way, to find a way, when I'm here

kurt'ün 40. doğumgünü
"Come on people now, smile on your brother and
everybody get together, try to lo
ve one another right now"































Come on over and do the twist                                                                     
Over-do it and have a fit

Love you so much it makes me sick
Come on over and do the twist....




And if you fool yourself
You will make him happy
He'll keep you in a jar
Then you'll think you're happy
He'll give you breathing holes
Then you will seem happy
You'll wallow in the shit
then you'll think you're happy now



*

Sevince ölesiye sevilir, kalınırdı
Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi
Sonra şehirler uyur,kalbim örselenirdi

Ne diyarbakır anladı beni, ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen

Gidince upuzun,kırılmış dallar gibi
Üşürdü ömrümüz,saçakta kuşlar gibi
Kederden geberten hasret ezberlenirdi

Ne anılar anladı beni yar ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen

Geliyorum köpekler gibi acı çekerek
Geliyorum hasretinin gözlerinde öperek...


*tma,çok uzakta bir yer var
o yerlerde mutluluklar
resmi yok bunun
içimizde bir yerlerde
acısı var...

Pazartesi, Şubat 19, 2007

Perşembe, Şubat 15, 2007

ucuz yazı

saatin 6 buçuğunda dünyanın tüm şairlerlerini
ruhunda hissetmek.sanki hepsi ırzıma geçiyor.
27sinde ölmek gibi,ışığı gösterenlerinden izinden.
günlerdir süren katlanılmaz yalnızlık ve ölüm hakkında konuşup durmak.kendi kendine, anlatıcak biri olmadan.kendim için bir seri katil kiralamışım gibi.beceriksiz ve kırılgan tanrılar.
sevdiğin her kadında biraz daha azalmak gibi.ucuz kelimelerde,ucuz romanlarda kaybolup gitmek.uykusuzluk çekiyor şiirler.


içimden garip şeyler yazmak geliyor
mesela
sen temiz bir cinsel ilişkinin sonucunda meydana geldin
bense çok pis bir küfrün sonucuyum
anal yoldan
ifadesiz bir yalnızlığın tohumuyum...

bukowski gibi yaşamak.alkolizmin etkisinde.beyin hücrelerine söz geçiremediğini anladığında onları yok edersin.basit ve etkili.fazla düşünmek insana acıdan başka birşey kazandırmıyor.
dünyaya karşı sorumluluğu olmayan adam.zekamı niye bilim için veya hayatı kolaylaştırmak için kullaniyim.insanlara niye yardım ediyim.daha iyi bir insan olmak içinmi,insanların beni sevmesi için mi?ben galiba sadece zarar vermekten hoşlanıyorum.zaten bir şair zafere şeytan sayesinde ulaşır.tanrı zaten pis işlerini şairlere yaptırır.şeytanı onların üstüne salar.acı çekmeleri ve gerçeği göstermeleri için.ve sonrada onlara acısız bir ölüm bahşeder.intihar gibi yada uyuşturucu alkol gibi şeyler...

saplandıkça,saklanıyor
saklandıkça,zorlaşıyor
içimdeki saklambaçlar...

ve tanrı bizi sevmedi.eminim yoksa bizi dünyaya göndermezdi.içindeki tüm öfkeyi,tüm nefreti üstümüze boşalttı.lanetlenmiş doğuyoruz.sonra bize kaleydoskopundan bakıp dalga geçiyor.dua etmeye değmezsin...

içimde biri daha var
benden ayrı(tanrı,tanrı,tanrı)
içimdeki tanrı
sanki her hamlemi görüyor
bir yangının iki tarafıyız
ben kaybettikçe,o çoğalıyor...



Çarşamba, Şubat 14, 2007

better than god,better than god....



Take me out tonight
where there's music and there's people
who are young and alive
driving in your car
I never never want to go home
because I haven't got one anymore

Take me out tonight
because I want to see people
and I want to see life
driving in your car
oh please don't drop me home
because it's not my home, it's their home
and I'm welcome no more

And if a double-decker bus
crashes in to us
to die by your side
is such a heavenly way to die
and if a ten ton truck
kills the both of us
to die by your side
well the pleasure, the privilege is mine

Take me out tonight
take me anywhere, I don't care
I don't care, I don't care
and in the darkened underpass
I thought Oh God, my chance has come at last
but then a strange fear gripped me
and I just couldn't ask

Take me out tonight
oh take me anywhere, I don't care
I don't care, I don't care
driving in your car
I never never want to go home
because I haven't got one
no, I haven't got one

And if a double-decker bus
crashes in to us
to die by your side
is such a heavenly way to die
and if a ten ton truck
kills the both of us
to die by your side
well the pleasure, the privilege is mine

There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out
There is a light that never goes out

jonny 'marley' greenwood


Jonny Greenwood's reggae compilation… no, really
bende ilginç buldum gerçekten.
eşeğin amına su kaçmış,thom yorke swing
yapsa belki ama neyse...

morrissey demiş zamanında:
'Reggae is vile

Nirvana: Live! Tonight! Sold Out!!

Salı, Şubat 13, 2007

Pazartesi, Şubat 12, 2007

modern folk beşlisi ve içimizdeki hain


şimdi eşrefin blogundaki beatles hatırasını görünce dedimki madem özlemimizi bloglar aracılığıyla gideriyoruz,payımıza düşen yapılsın meydan boş kalmasın.Çünkü meydanı boş bulan bazı sinsi,kerkenez arkadaşlar bundan faydalanıp izzeti nefsimize saldırıyorlar,onu tuvalete atıyorlar.
eşref sevgi,dostluk üzerine bir yazı yazarken ben aramıza sızan bu adamların gerçek yüzünü meydana çıkarmak ve zihinlerdeki ihanet,hiyanet düşüncelerine bir son vermek istedim.
fotoğraftada görüldüğü gibi yine bir dersane çıkışı has,yiğit delikanlı olan bizler elimizde defter kitap olmaksızın bira içmeye koşar adımlarla gelmişiz.yüzümüzdeki bu anlamsız bakıştan herşey anlaşılıyor.bizim saf ve tertemiz duygular eşliğinde geldiğimiz mekan bazı arkadaşların,
kendini bilmezlerin varlığıyla kirleniyor.bakın beyler fotoğrafta bira içmeyen adam kim,elinde defterle gaztecilere gelen kim soruyorum??
müslehiddin hakkımda asılsız iddialar ortaya atarak gerilimi sen başlattın.bende istemezdim böle birbirimize laf atalım,fotoğraflar yayınlansın.onlar keşke güzel anılar olarak kalsaydı keşkeeeeeeeeeeee.ben yinede dostluk elini uzatıyorum:buraya gelicekmişin beni arıyosun bizde kalıosun tokat manyağı,yaparım tripod ozanı üzerine salarım...

the new tripod is coming with the new part



İt's a story about an unimpeded turk...

On the road where people have small guns
Zero-one is the score we've
And the big thing is coming through
No one can stop him without a big ventage

Cumartesi, Şubat 10, 2007

ünlü-rüya ve it's so big


türk müziğine 90 larda damga vurmuş olması gereken bir şarkı rüya ama sanırım vurmadı.silindi gitti.kayboldu.yazık olmuş bence.tadı damakta kalanlardan.millet yeni bi grup çıkmış abi dinledin mi şöle iimiş böle taşaklıymış gibi muabbetlere girio bende size diyorumki bunlar palavra bunlar safsata bunlar anlamsız.bu ünlü dediğiniz grubun googleda resmi bile yok ama adamlar olayı bitirmiş 90lar bu şarkıylada benim için bitmiştir.grunge da ölmüş farkına vardım.


gözümü açtığım gördüğüme inanmadım
sanki büyüdü dünya korkarım aman allah

OZAN:kıskanılan gerçek
gerekli bilgi:(google da ozan diye aratınca bu geliyor,anlamadım)
gereksiz bilgi:ozan hakkindaki malum bahis bizzat ve bizzat gerçeği yansıtmaktatır.hiç bir abartma söz konusu olamaz,bize yakışmaz.çeşitli barlarda,sokaklarda veya evlerde anlatılan olaylar gerçektir ve birebir benim tanıklığımda yaşanmıştır.ama bu mevzu bahis ozan tarafından yalanlanmaktatır ve hayatı boyuncada yalanlanıcaktır.bir kuzen ,bir dost olarak insanları bilgilendirmek ozan hakkında benim görevim.bunuda kendime vazife edindim.ozana mesajım burdan bir deyişle beraber geliyor;
kobra köye vardığında,yılanlar kaçışır.
Kıskanç yılan adamı çileden çıkarır.
kobra meydana çıktığında at eşeğin arkasına saklanır.
kobranın önünde cümle alem şaşırır.
son bilgi:m nokta ender bana bu yazı konusunda ciddi bir şekilde ilham kaynağı olmuştur.ozan hakkında detaylı bilgi içinde kendisine başvurulabilir.o da benim gibi ozanla uzun vakitler geçirdi ikimizinde yıllarca sürücek psikolojik tedavilere ihtiyacımız olduğunu kabul etmek gerekiyor.AMA KOBRA KAPIYA DAYANDIĞINDA KİM GELDİ Kİ DEMEMELİ....
yazıyı bitiren bilgi:ozan umuyoruz ki sektöre hizmet vericektir ve türkün,türk evlatlarının uluslararası düzeyde istenilen,beklenilen mertebeye erişmesini tek başına sağlıcaktır.mehmet bu geyik çok uzadı ozan gerilicek.
vasiyet:büyük ihtimalle ozan bu yazıyı okuyacak ve gerekeni yapıcak ama ben gerçek için çabaladım,yıllar süren araştırmaların ve yazıların dökümanların fotoğrafların incelenmesi sonucunda ortaya da OZAN ve GEÇMİŞDEN GÜNÜMÜZE TÜRK GERÇEĞİ adlı çalışma ortaya çıktı.büyük ihtimalle raflara varamadan imha edilicektir.ama beni tek tedirgin eden nokta ozanın alt katta uyuyo olması ve her an uyanıp beni bu yazıyı yazarken yakalıyabilecek olması.şartların elverişsizliği nedeniyle daha detaylı bilgiyi daha sonra benimle birebir görüşerek alabileceksiniz.tabuları yıkan bi adam ozan ve tanrı tüm ortalamalara sabır versin...

Perşembe, Şubat 08, 2007

küçük eşref:paradoks ve karanlığın içindeki karanlık


benim üzüldüğüm nokta burdaki paradoksun yanlış anlaşılması ki aslında paradoks bir yanılsamadır yanlış anlamadan ibarettir ama küçük eşref kendine bu mahlası alırken göndermeler yapıyor. küçük iskenderin o karanlık sert acımasız dünyasına aşkla ve sevgiyle yapılan küçük göndermeler ki aslında eşrefin içindeki karanlığa yenilmeme arzusunun kelimelere dökülmüş hali bu.arzu ve şiddet birbirinin kuzenidir akraba bağı vardır nasıl cinnet ve katilin arasında bi doku varsa elle tutulamayan öle bir şey işte eşrefin içindeki aşkla nefretin bağı.acımasız ama bir okadar naif.tutkulu ama mağlup.tutmaya çalıştıkça parça parça oluyor.dinlemekten yorulduğunuz bir şarkı gibi.gri değil mavi ve yeşil ve kırmızı ve mor...I had no one ever

ah ah nobody knows me
nobody knows me